* Cincirella Koriş in the house, hahahahah!!! Sarıl hayatım sarıl, benim adıma da sarıl, hepimiz adına sarıl. Yoo yoo Barış Arduç fan girl falan değilim yooo, içimden geldi diye şeyettim, yersen.

Koray'ı kimin yanına koyarsanız koyun ben çok seviyorum. Ama Ömer ve Koray'ı bir ayrı seviyorum. Ömer'in tahammülsüz halleriyle, Koray'ın herkescikler benimle kanka olmak istiyor halleri efsane kapışır. Ömüşşş kuru kızııı seviyooo! Oh be, biri dile getirdi. Geçenlerde en yakın arkadaşımla diziye dahil olup Barış Arduç'la aynı sahnelerde nasıl şeyedebilirim diye kendime kafamda rol aradığım hayallerimi anlatıyorum, bana "Ömer'in falcısı olursun" dedi. Üzerinize afiyet, biraz iyi fal bakarım da. "Ömer ve fal, tabi ya çok alakalı" dedim. Vallahi de içimize içimize doğmuş, yapmışlar olmuş! Yine de Koriş'ten çok iyiyim fal konusunda, yetkililere sesleniyorum, bir düşünün derim. Şahane sahnelerdi, Ömer pek keyif almadı ama ben bayıldım, dönüp dönüp de izlerim. Yalnızca 3 aya vuslat benim pek içime sinmedi, haftadır o hafta, ay olsa duramazdık.

* Sude benim katlanılabilirlik sınırlarımın çok fazla üzerinde gezmeye devam ediyor. Top yine ayağına geldi. Ömer bu sırrı öğrenmeli, Sude ile aynı fikirdeyiz ama çok farklı amaçlar taşıyoruz. Çünkü eğer bu sırrı, Deniz Tranba'dan tasarımın Defne'ye ait olduğunu öğrendiği gibi, canını yakma amaçlı kendisine söylendiğinde öğrenecekse, öğrenmesin. Vallahi kendimi keserim. Sude'nin ahlak bekçisi kesilip, dürüstlüğü savunması üzerinde fazlasıyla iğreti duruyor zaten. Kötülüğünü Ömer'den uzak tutsun, Eymen al götür şu kızı burdan!

* Neriman'ın oyuna hala devam ettiğini Necmi'nin öğrenmesi üzerine, Neriman'in paçaları tutuştu. Ömer'in yanında kocasının kendisini terkedemeyeceğini düşündü ve o da Sapanca'ya doğru yol aldı ekibiyle beraber. İşin ilginci yol boyunca, Ömer'in de Sapanca'da olduğunu düşünüp, arabadan iner inmez, "Ömer yok galiba" dedi. Kokusunu mu alamadı da anladı, ben anlayamadım.

Evet keşke gitmeselerdi, çünkü ben bazı sahneleri izlerken çok yoruldum. Koray Sargın olan Neriman'a hele dayanamadım sanırım. Ayarlarım bozuldu. Ama Defne'nin Neriman'a verdiği yüksek tepkiyi yerinde buldum, aferini hanesine yazdım. Zaten uzun zaman sonra Defne'den Ömer'e dair, sevgi içerikli cümleler duymanın da hoş etkisi vardı üzerimde. (Ömer'i görünce yine kalaylamasa bari adamı) İso'ya kurduğu, "seviyo di mi" cümlesi beni hiç rahatsız etmedi. Aşk biraz da böyle bir şey bence, insan sürekli bunu duymak isteyebilir. Yani Defne'nin idrak edemediği için değil, duymak istediği için bu soruyu sorduğunu düşünme taraftarıyım.

***Sinan, Sinan'ımız!! İzninizle ona biraz üzüleceğim, çünkü adamın gündemi harbiden yoğun. Kaça bölünsün? Sude'yle olmayacağından artık emin, aferin, yıldızlı pekiyi sana. Yasemin'e koşmak isterken, yanlışlıkla Sude'ye yürüyormuş gibi davranınca, kendini beş yüz evetle falan uğurlattı. Evet'lerden yıkıldık. Ama ben genelinden keyif aldım çünkü Yasemin ve Sinan bölümün kurtarıcılarıydı benim için.

Çok inanarak izledim aralarındaki sahneleri, ve sanırım çoğunluğun aksine Yasemin ve Sinan'ı yakıştırıyorum da. Değişik bir enerjileri var, Sinan'ın error verdiği yerler de beni pek memnun ediyor. Ama İsot'cuğumun aman İso'cuğumun yalnız kalmasına, acılar çekmesine dayanamam. Sude'ye gerçekten gram üzülmüyorum, benim gözümde her istediği şeyi elde etme zorunluluğuna bürünmüş, şımarık bir kız. Hele hele özel bölümde İzl’e Ömer  falan değilizi gördükten sonra, empati kurup anlamayı bıraktığım İz'i de gazlamaya çalıştı ya, the end küçük cadı Sude. Yasemin ve Sinan güzel oldular diyorum ama, Sude öğrendikten sonra ikisini birden vuracak, romantik komedi dizisinden, dram dizisine geçeceğiz diye de korkmuyor değilim hani. Önce Sude'yi evlendirin benden söylemesi ya da hepten delirtip tımarhaneye kapatın bence.