İki ayın sonunda liderlik savaşı baş göstermeye başladı. Orhan Fatih'in her şeye karar vermesinden sıkılmış, demokrasi istiyoruz diye isyan etti. Sonunda hep birlikte seçime gidilmesine karar verdiler. Hazırlıklar yapıldı. Adaylar belirlendi. Tabii seçim konuşması olmadan olmaz. Adaylar tek tek kürsüye çıkıp vaatlerini sıraladılar. Bu konuşmalara gizlenen günümüz siyasetine göndermeler tabii ki gözümüzden kaçmadı. 10 puan!
Fatih, adadaki en büyük sorunu bulmuştu; tuvalet. Dolayısıyla seçim kampanyasını bu ihtiyacı gidermek üzerine vaatlerle başladı. Her haneye bir tuvalet yapılacaktı. Epey alkış da aldı...
Zeynep'in derdi adadan bir an önce gitmekti. O yüzden adadaki yaşama dair bir vaatte bulunmadı. Kendisinin başta Selim'e kavuşmanın arzusu ve diğerlerinin de tüm sevdiklerine duydukları özlemden girdi konuşmaya. Evet, mesajı netti. Eğer beni seçerseniz bu adadan bir an önce gitmek için elimden geleni yapacağım...
Orhan, garibim eli ayağına dolandı konuşurken. Biraz da saçmaladı desek yeridir. Zaten O'nu bir tek Selin alkışladı. Orhan'ın vaadi ise balık ve sağlıklı yaşamdı.
Şevket'in herhangi bir vaatte bulunmasına gerek yoktu. Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur, tabii ki beni seçeceksiniz dedi.
Haydar, en iyi bildiği konuya odaklanmıştı; korunma. Yani her türlü saldırı, doğal afet gibi tehlikelerden halkını korumak için kolluk kuvveti kuracaktı.
Ayfer kadın haklarından girdi, erkek egemen toplumun zararlarından çıktı.
Cevat ise hak, adalet, ekmek ve aş vaad etti.
Kazanan ise en mantıklı vaatleri sunan Zeynep oldu. Artık liderleri Zeynep'ti.