Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
Ve geldik 50. bölüme. Paramparça her zaman yüksek gerilimli bir dizi oldu. İki sezon boyunca sakin geçen bölümleri saysanız herhalde bir elin parmağı kadardır. Bu da öyle bir bölümdü. Yalnız bu sessizlik öyle böyle değil, çok büyük bir fırtına getirecek gibi. Ne de olsa artık silahı gördük. İki bölümdür elden ele gezen malum silah; tıpkı gördüğümüz anda Bihter’i öldüreceğini bildiğimiz ve gerim gerim gerildiğimiz Adnan Bey’in silahı gibi 50’nin sonuna damgasını vurdu. Peki işler nasıl bu noktaya geldi bakalım...
.jpg)
Dilara son anda klinikte bebeği aldırmaktan vazgeçti. Son dakikada ellerini kaldırıp stop dedi. Öyle güzel vazgeçti ki. Açıkçası oh dedim. Doğru karar Dilara, bir de Harun’u azıcık dinlersen süper olacak. Ancak ikiniz bir olursanız çarıklı Gülseren’in hakkından gelebilirdiniz. Gördüğün gibi ne Rahmi ne de Candan bu işi beceremedi. Gerçi artık bir anlamı kalır mı bilmiyorum. Siz Harun’la harika bir çiftsiniz ve ortalığın tozunu attırmanızı izlemek için sabırsızlıkla bekliyoruz. GO FOR IT! (Anlamış olduğunuz gibi bu dizide Dilara’nın tarafını tutuyorum.)(Editörün notu: Ben de!)
Çünkü asalet, çünkü elitizm. Dizi evreninde asalet bir gezegen olsaydı, herhalde bu gezegenin kraliçesi Dilara olurdu. Çocuk aldırmaya stiletto ve fit elbiseyle gidiyor, geceliklerinden bile kalite akıyor. Dededen kalma yalısı var; üstelik Ziyagil köşkü gibi yavan bir yol yalısı da değil. Dev bir gemi güvertesi gibi, boğazın en güzel yerine konuşlanmış ve adeta Dilara salonda zarif zarif oturup tüm İstanbul sosyetesine tepeden baksın diye inşa edilmiş. Tabii ki onu sahip oldukları için sevmiyoruz. Dilara her zaman makul ve mantıklı olandı. Hayat, o da Cihan gibi bir mantıksızlık abidesine denk gelmiş.
