*Defneler maaaaaaallleye taşınıyor. Annesi yeni ev, yeni aşk, yeni şerefsizliqueler demeden önceki son günleri. Abisi Serdar'ın ilk bölümlerde nasıl bir işe yaramaz olduğunu unutmuştuk, teşekkürler. Kız abisinin derdinden saçını ilmek ilmek tost yapmış. Her şeyi başkası yapsın Serdar, Nihan'dan sana yeşil ışık gelesinceye kadar hiç aileni düşünme tamam mı oğlum. Tansiyonum 689 yemin ederim pıt pıt pıt.
*Vay vay vay efelerin efesi Nihan kardeş, bu ne unexpected atar. Kız daha dakika bir gelmiş mahalleye, direkt koğuşa yeni gelmiş kader mahkumu muamelesi yaptın kıza. Ama karşında Össsge yok, aslanlar parçası gibi Defne Topal var. Keeeeees hissediyorum, ileride büyük dostluk şelaleleri akıtacaksınız. Benim de bu ilerigörüşlülüğüm ve ileri seviyede tahmin yeteneğim ^.^
Hayatta en çok sevdiğim şeyler ilk 10'da cat fight var. Ve inanın 30. bölümde benim en sevdiğim şey o güzel final sahnesi ve mahalledeki bu serseri serbest tayfa oldu. Defne-Nihan-İsmail bu dizinin tadı tuzu. Serdar'a ısınmıştım tekrar başa sardım. Kılım oğlum sana, sen bizlen oturamazsın.
*Sevgili Sanem Yeles beni duyuyorsa eğer, bundan sonra kavgaya çağırırım. Her türlü ilk onu ararım, kurbana beraber girerim, mangala gitsek sadece kolaları getirmesine izin veririm.
*Koray'ın ruhu milyarder, kendisi fapfakir. Düşünemiyorum millete orada neler neler dediğini. Barmene bile "senden üç çocuk doğursam da sana hiçbirini göstermesem," dedi. Hiç değişmemiş Koray, aynı deYişiklik, aynı dengesizlik, aynı şapşiklik. Onur Büyüktopçu'yu sağlam seviyorum onu farkettim, tek bir sefer bile "öf sıktı" dedirtmez mi bir karakter. Meriç Acemi ne kadar güzel yazıyorsa o on nümerö replikleri, Onur Bey de o kadar güzel ete kemiğe bürüttürüyor. Bürüttürüyor. Bürüttüm gözün aydın, bürttüm helal olsun.
*18 yaşında bir kuzenim var, seni ondan bile kıskanırım. Sude yanlışlıkla o kadar küçülmüş ki birazdan o ağzına götürünce kaşığın içindeki çilek içeri kaçan oyuncak bebekle falan çıkacak karşımızda. Bu süt nereye gidiyor böyle ya diye diğer oyuncağı falan çözmeye çalışacak. Annem sen aşık mısın, annem sen Sinan'a mı yürüyorsun? Yazık kız biraz böyle bakınca üzüldüm. Ama çok az. Sürekli sürekli Sinan'a koşuyor da, işte bir öpücük uğruna ya Rab...Ne reşitsizler ölüyor...Her yeni seneyi Sinan'ın doğum günüyle vermelerine bayıldım. Bir süre Salih Bademci pasta görmesin nolur. Adam otomatiğe bağladı, günlük hayatında gittiği doğum günlerini sabote edip mumları üflemese bari.
*Ömer seni sağlam mı sarstı ha benim İz'im? Yıkılmadın ama ayakta da mı değilsin? Bir oturman mı gerekti açıkçası? Neymiş yurtdışına gidecekmiş de okuyacakmış da belgeymiş de. Çocuk teker teker her şeyini kaybediyor, sana ve Sinan'a tutunmuş, sen de kalleşçe haber vermeden çekip gidiyorsun. Hayır yani bir "Gel ama sıkılırsın" bile demedin. Şimdi Ömer gel bize konsept danışmanı ol dediğinde "Düşünmedim koştum geldim" diyorsun da, şirket CEO’su, seksi tasarımcı, kas partiküllerinden anıt dikmelik adama herkes koşar gelir. Önemli olan genç ve seksisizken orda kalmak. Biz Ömer'le İz'iz de bilmem ne de. Lisede ne yaşamış olabilirsin anlatsana biraz. Hadi sana gereksiz samimiyetlere girmeden hoşçakal, kaybol.
*Sude hatırlamıyorum ama zamanında kendine hakaret etmediyse, söylediği ilk doğru şey bu; "Galiba başına bela aldın". Ama böyle belaya can kurban. Kendisi fotoğraf makinesi istiyor diye millete salça olan Koriş, hiç tanımadığı Sinan'dan hayatına yön veren hediyesini aldı. Sinan da böyle bir adam işte, hiç tanımadığı birine mutlu olsun diye gözünü kırpmadan verdi makinesini. Bu arada Sinan hafiften Harry Potter olmamış mı ya skljfklfajafkl Eline bir asa alnına bir şimşek monte ettim varsayınız.
Koriş Sinan sayesinde fotoğrafçılığa adım attı, Sinan da seneler sayesinde şirketin temelini atacak. %2 gibi %2. Ne demişler at denize demişler balık bilmezse demişler. Bir tanesin Koriş.