Selin, Ali’nin hatırlamadığını söylediği ki hatırladığından emin olduğum gerçeği konuşmak için tekrar yeltendiğinde Ali ‘Rüzgarıma fısıldama’ diyor. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni Ali, demek istiyorum.
Ali yüzleşmekten korkuyor, Selin’in kalbinin köşesindeki yerini biliyor ama bunca suçluluk duyarken duymaktan en çok korktuğu cümle ulaşırsa kalbine, kendini durduramamaktan korkuyor.
Ali, Selin’e söylenmemesi gerekeni söylüyor, Ali kocaman bir duvar örüyor önüne, ‘Emre’ye geri dön’ diyor, Selin ‘bana bir ceza ver.’ dediğinde. Yani o da biliyor, bu bir ceza. Selin’in kabul edeceğini düşünmesem de yine de onun kadar seyirciyi de üzüyor bu durum. Selin özetliyor aslında her şeyi, hem çok uzak hem de çok çok yakın iki insanlar. Bir an için tek bir bedenken bir an sonra iki yabancılar. Fazla şiir, fazla antik zamanlardan kalma efsanevi iki aşık, fazla oyunbazlar ve bu onları en güzel yapıyor, hep güzel.
Ali, Selin’den ne kadar kaçarsa o kadar yaklaşıyor, Selin gibi.