Orhan Ertan’ın teknede işe başladığını Selin’e anlattı. Çocuk fena sinirli haklı olarak. Bunun üzerine Selin haydi gel başbaşa bir şeyler yapıp sakinleyelim deyince bizim şeker aşıklar pikniğe gittiler baş başa.
Piknik sahnesinde yaşananlar da gözlerimizi yaşarttı ve tüylerimizi diken diken etti. Şöyle anlatayım, okul konusu açıldı. Selin okuluna devam etmek istediğini söyleyince tam destek oldu kocası. Sonra hatta ben de okula devam edeyim deyince Orhan, Selin espiri olsun diye, ‘Askerden kaçmak için değil, değil mi bu hevesin?’ deyince Orhan’ın morali sıfıra indi. Biz de burada öğrendik ki Orhan’ın babası ölmemiş, şehit düşmüş. Hatta küllerinden doğmuş ve O’nu şimdi Orhan yaşatıyormuş. Şehitler ölmez, vatan bölünmez de deyince Orhan, benim gözler yaşardı.
Bu arada akşamki yemeğe hazırlanan Şaziment Fatih’in verdiği parayla kendine yalancı sevgili imajı yapmış ki, bir felaket. Fatih’in dediği gibi Mukaddes O’nu öyle görse Zeynep’i geri çağırır valla. Neyse ki Fatih olaya el attı ve bildiği bir butiğe götürdü Şaziment’i. Kapıda beklerken Dilber gördü Fatih’i ve koşarak yanına gelip, ‘Neden Ayfer’le Yadigar’ı başıma sardın? Onların yüzünden işimden oldum’ falan dedi tabii olaylardan bihaber Fatih bir şey anlamadıysa da kadını bir an önce göndermek için tamam halledeceğim dedi. Gitti gibi yaptıysa da gitmedi Dilber ve mağazadan çıkan Şazi’yi yanında gördü Fatih’in. Eyvah eyvah yani anlayacağınız.
Neyse akşam oldu ve beklenen an geldi. Şaziment’le Fatih 15 odalı sarayın önünde son provaları yaparken Şazi fena heyecanlı, yok yapamayacağım diye geri dönmeye yeltendi ama durdurdu Fatih. O sırada Mukaddes kapıyı açtı. Ayyyy Hoşgeldiniz, kız da süt irisiymiş diyerek karşıladı gelinini.