Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
Aa, aaa, neler görüyorum. Bir adet "Defne'm!" diyen ve ahtapot edasıyla sarılan doktor, gözleri pörtleyen Ömer İplikçi ve "Defne'm mi dedi o, m mi çıktı son harf?" falan diyerek yangına benzin fışkırtarak giden bir adet Sinan. İşte şimdi seni daha bir sevdim Sinan; bizim duygularımıza tercüman, söylemek istediklerimize ses oldun. Hani orada bizden biri olsa tam olarak aynılarını söylerdi iddia ediyorum. Tabii doktor civanım Ömer'in son hassas noktasından, Defne'nin çarşamba cadısı saçlarından vurunca ortalığı bir sakinleştirme eğilimine giriyor haliyle ama nafile. Defne'nin "çocukluk salaklığı" deyimi falan da kurtarmıyor. E bir de tabii doktor beyin "Bence bu bir işaret bu arada, bir de yetişkin zamanarımızda deneyelim derim ben," sözleri tuz biber olunca tadından yenmiyor, e siz bi deneyin yetişkin zamanlarınızda sonra da Ömer'e hapisaneye temiz atlet don falan götürür Defne. Yalan yok Ömer'in kıskanmasını feci halde özlemişim, bu adam kıskanınca bir şekil şemal değiştiriyor ama hala karizmatik. Ağlarken, gülerken, kıskanırken, sinirliyken.. Nasıl becereriyorsun bu kadar karizma olmayı anlat be adam bir anlat. Valla bak bu kadar insana yazık günah. Ayy ben iyice kopmuşum konudan pardon mahcup oldum şu an. Defne'nin de hoşuna gitti Ömer'in kıskançlığı, sen de bırak çıkartsın tadını Ömer; sen eğlenirken iyiydi ama.
Vurur yüze ifadesi, geri döndü bitanesi! Koray Sargın’ın dönüşü muhteşem oldu. Gitmez dediler gitti, gelmez dediler geldi, en çok o geldi, döne döne geldi. Depresyon zamanlarında da eski Türkçe'ye merak sararak geldi. "Sabah şerifleriniz hayırlı olsun" dan sonrası yok bende, anlıyorum ama konuşamıyorum seviyesindeyim. Zaten bir kaç dakika dayandıktan sonra da eski Koriş olup çıkıyor odadan. Sana sen olarak Ömüş'e laf sokarak geri dönmeler yakışır hayatım.
Yasemin'in teklifi çok güzel de eve iş getirmek de neyin nesi Ömer? Gallo ne alaka, tamam vicdan yaptın da çift toplantısı bu, Fiko'ya boşları mı toplatacaksınız? Defne de zavallım kendini banyoya kapatınca ufacık tefecik olduğundan unutulurum sanıyor herhalde. Peki ya kriz zamanlarında en büyük sorun çözme yönteminin çay olması? Zaten Defne adını duyunca kireç gibi oldu Fikret, ben bu kadına ısınamadım bilirsiniz ki haklı çıktığımı da düşünüyorum. Ömer'e söylemeyecekse bile bu kadar gerginlik oluşturmanın ne manası vardı? Zaten Defne ilk derdini anlattığında bayağı bayağı desteklememiş miydi bu kadın? Defne'nin prensi Ömer olunca Gallo Hanım’ın düşüncelerinde ne değişti de “Bu yalanın gölgesinde yaşyaabilir misin aşkını?” deyip Defne'nin mutluluğunu parçalamaya yelteniyor, hani en best arkadaşı olmuştu ya Defne? Kimse kusura bakmasın ama buna ben resmen döneklik derim. Herkes önce gözündeki çöpe bakıp sonra benim çiftimi eleştirecek.
