Levent’in gümbürdeyerek, böyle yolları sarsa sarsa geldiğini bir ben miyim duyan? İki koldan Mertoğlu hanesine açtığı savaşın sonucunda, bayrağını diker oğlunu alır gider mi yoksa delik deşik elleri boş yıkılışını mı izleriz bilmiyorum ama keyif alıyorum. Rana’nın ortalık karıştırıcı mikser olmasına çok ısınamamıştım. Levent daha iyi. Haluk’tan bir adım önde olması, DNA raporunu Haluk’a ulaşamadan huberloop saklaması, Aliş’in babasına kavuşmasını başka baharlara bıraktı. Ama çokta uzun değil yolu. Beklemediğimiz bir anda, beklemediğimiz bir yerden çıkacak sanki ortaya. Bakalım. Sevilay’ın çiftlik evindeki dağılışından sonra yerle bir olan özgüveni Levent’le yerine geliyor yavaştan. Hayır mı şer mi bilmiyorum. Sevilay mutlu olsun çok istiyorum ama Haluk saplantısı mutluluktan ziyade öç alma silahını geliştirecek gibi.
Tahmin ettiğimiz gibi Sevilay’la olmak için Ali’den izin istemeye geldi Levent. Ali istediği şeyden çok yaptığı harekete takıldı. Bu kadar ince düşünmesine. Zaten Levent’in istediği de buydu. Başarılı. Selin’e atarlandı ya ‘’Beni düşünmeyin, alışkın değilim!’’ diye orada benim ciğerler bir iflas. Kimse onu o kadar düşünmüyor ki, çocuk buna o kadar alışmış ki, dağıldı. O sahneden sonra benim hafızamda bir canlandı: Ali’nin Haluk’un oğlu olmadığını öğrendiği sahne. Benim ciğerler komple gitti. Yeri gelip yaşandığında n’olacağımı tahmin bile edemiyorum.