Don, McCann Ericksonn’a taşınmalarıyla birlikte yerinin orası olmadığını toplantı salonuna adım atmaz anladı. Don’ın kendi ajansında yaptığı bir çeşit sanattı, can sıkıcı idari işlerin yanında onu oraya asıl bağlayan şeyin yaratıcılık olduğunun herkes farkındaydı. Bir reklam için, hayatında kullanmadığı bir ürünü tanımadığı insanların arzulamalarını sağlamak için kendine ufak bıçak darbeleri indirerek tüm görüp geçirdiklerini masaya koyuyordu. Yeni şirkette tanık olduğumuz gibi sadece kağıttan okunan bir ürün özeti ya da onu izleyen, kalıplaşmış sakız gibi uzayan fikirler, beyin fırtınaları değil. Bir dondurma için çocukluğunun genelevde geçmesinden tutun, bir hamburger zinciri için ailenin değişen anlamlarını sorgulamaya kadar giden bir tür kendine işkence yöntemi, Don’ın meslek olarak seçtiği. Her yeni ürünle birlikte hayatını, çocukluğunu, yalnızlığını, bugün yanında duran kadını, geride bıraktığın aileni mütemadiyen bir sorgulama hali. Dünyanın en neşeli şeylerinden bile bir trajedi çıkarma ya da trajedinin kendini yer cilası ya da kadın çorabı reklamında göstermesi. Sonsuz mutluluk vaad eden, insanların o ürünü almazlarsa güzel, zengin, “tam” olamayacaklarını söyleyen her parıltılı ürünün arkasındaki karanlığı ve yalanı görme... Don Draper, önüne konan her ürüne insanlara yalan söyleyeceğini bilerek başlıyordu ama içinde kıpırdanan ve sonuna kadar gerçek olan duyguların peşinden giderek o sloganları buluyordu. Ona bu özgürlüğü tanımayacak, tanısa da onu anlamayacak insanların içinde bulunmaktansa gözünün takıldığı bir uçağın verdiği ilhamla kendini Kansas yollarına vurdu.
Dizide “asıl konu” diye bir şey kalmadı ama asıl konuya gelelim. Betty, dizinin Tea Leaves bölümünde fermuarını bile kapatamayacak haldeyken Megan’ın fermuarının Don tarafından tüy gibi çekildiğini görüyorduk. Don’ın hayatında her şey yolundaydı, Megan gençti ve güzeldi. Betty kendisine acıyor, çocukluğundan beri annesinin iyi koca bulması için zayıf kalmasını salık verdiği öğütlerinden kendini sıyırıyordu. Yemek yiyerek Don’dan, annesinden ve eline tüfeği alıp vurmak istediği tüm kuşlardan intikam alıyordu. Kilo kontrolü için gittiği doktorda kanser olabileceği söylendiği anda hayatının fon müziği değişen Betty, bu sırada çay fincanından geleceği okuyan bir falcıyla karşılaşır. Falcı kadın, “muhteşem bir ruhun var, çevrendekiler için çok değerlisin,” dediği anda Betty gözyaşlarına boğulur ve ölürse geride kalanların, çocukların, Henry’nin ve tabi ki Don’ın ne yapacaklarını düşünür. Bir nevi kendi cenazesine uzaktan bakar. Tedirgin olduğu anda ilk Don’ı arar ve “bana her zaman söylediğin şeyi söyle” diye teselli arar. Don görevini layıkıyla yerine getirir: “Her şey iyi olacak Birdie.” Sonradan her şey iyi de olur.