Mad Men bize hep üzerine saatlerce tartışılabilecek karakterleri ve hiç yaşlanmayacakmış gibi duran kadınları ve adamlarıyla geldi. İlk başlarda o kadar da dikkat çekmeyen bir sekreterin bir önceki bölümde yeni ofisine giriş sahnesine tanık olduk. Demek istediğim; dizi, en başında üzerinde durmadığınız kadının bile kolunun altına bir ahtapot-kadın resmi sıkıştırıp dönüşümüne dair epey ipucu vermeyi başardı. Bir yandan da sanki Joan’ın boynundaki kalem hep asılı duracak, Roger yine canını sıkan birilerine göndermeli esprilerini yapacak, Peggy yine pöti kare elbiselerini giyecek, Betty’nin ruju hiç solmayacak sanıyorduk.
Öyle olmayacakmış. Artık yedi senedir yuva belledikleri reklam ajansları çözüldü, ortaklar birer birer kendi yollarına gittiler. Joan, bu saatten sonra Hobart gibi bir huysuzla çalışmanın parasıyla rezil olmak demek olduğunu anlayıp, arkasına bakmadan dönüp gitti. Roger’ın, ne olduysa oldu, ajansının üstünden soyadı silindiğinden beri, hatta belki Bert’ü Ay’a uğurladığından beri işleri eskisi kadar önemsemeyeceğini biliyoruz. Pete başka bir şirkete bile gitmeye korkarken şimdi çok daha cesur adımlar atıyor. Bu sırada neye özlem duyduğunu da fark etti. Her şey gayet başarılı giderken ve Tammy daha küçük bir çocukken içindeki boşluğu kapatmak için hırçın bir çocuk gibi davranan Pete, gezip gördükten sonra, hırsından bir damla kaybetmeden Trudy’nin yanına geldi ve tekrar aile olmak istediklerini söyledi.