*Bilemiyorum Altan. Bilemiyorum. Bu kıza kızacak gibi oluyorum, sonra yine seviyorum. Ne güvenebiliyorum, ne kapılarımı kapatabiliyorum. Anlatıp duruyorsun da, bilemiyorum Altan.
Aşkı bilmem ama ilişkinin, sevginin sevdiğinin yanında olmakla bir alakası var. O üzüldü diye yüzünü asmak, o üzüldü diye derdinden of çekmek kadar samimi bir şey var mı? Boynuna sarılıp belki güç alır diye öylece durmak, yanındayım demeden yanında olmak kadar içten bir şey var mı? Defne ve Ömer, sizi sevmeyen ölsün. Defne, sen hemmmmen hemen odama tatlış.
Ama Ömer kendini odalara kapatmasın böyle. Defne'nin sesini bastıracak kadar açıp müziği, kapıp bir kupa kahveyi kaçmasın odalara. Yine de iyi şeylere vesile olabilir: TEAM AHRETLİKLER
*And the Oscar gooooes toooo TATAR NİHAN! Ruh hastası bestiem benim be, nasıl davet ettirdi kendini asjkdhkjshjka "Halbuki biz orda olsaydık... Onu diyorum biz orda olsaydık... Ben de hep işte orada değilim hiç he... Orası nasıl bura hiç orası değil de... Geçen duydum orada olmayanın pipisi düşüyormuş neyse önemli değil..." gibi argümanlarla saf Defne'nin kafasını karıştırıp kendini davet ettirdi. En çok da günlük hayatımda sıkça başvurduğum "pi saniye" taktiğini sevdiğim. Bu taktikte pi sayısı kadar saniye telefon uzaklaştırılır, birine bir şey soruluyormuş gibi yapılır, telefona tekrar dönülüp kafana göre bir cevap verilir. Bu yeri gelir "kanka bizde not yokmuş" olur, yeri gelir "inanır mısın biz de şimdi eve geçiyormuşuz" la taçlandırılır. Öte tarafta da Defne meyve tabağıyla girip "annecim Hüsnanurlar bize gelse biz sessizce otursak, ezan okununca gider" den çıkarak Ömer'e Nihanların yolunu yaptı. Yalnız anlamadığım, Serdar bu medeniyet seviyesine ne ara ulaştı? Kız kardeşi sevgilisinde kalan Serdar'dan hiç beklenmeyen modern hareketler bunlar.
*Bu noktadan sonra zaten bayılmışım ben, tokatlayarak uyandırdılar. Yahu madem böyle bir şey vardı, siz neden bu ahretliklerimizi şimdiye kadar İplikçi malikhanesine getirtmediniz? Daha bismillah ilk anda Nihan irtifa kaybetti zaten "biz de kapımızı böyle boyayalım mı, bak nasıl zengin göstermiş" dedi. Nihan o kadar kaptırdı ki havadaki oksijeni alıp evde "oh mis gibi zengin havası" diye koklayacak ksjflfaj
*Kim ki o poşeti düşünmüş, onun ben aklının beyin dalgalarını öpeyim! Mahallede doğup büyüyen bilir, kendi terliğini kendin götürdüğün kadar asilsin. Eve ayakkabıyla girilmez, giren adamın da şartı şurtu yoktur zaten. Nihan ben seni ısırmadan kaybol kızım kaybol. Yahu Ömer'e evde ayakkabı giymesinden bile prim yaptırdı kız, zenginlik böyle bir şey diye yine hayran oldu. Ömer yüz verip samimi olsa iki gün sonra eniştemle delirmeceler diye fotoğraf koyacak. Ortamda bir tek İsmail aklı başında duruyor, o da Yasemin'le küçük bir zenginlik teaser'ı izledi zamanında zaten.
*Olan Serdar'ıma oldu, Serdar'ın elini çenesine götürdüğü yerde kendi kendimi gülerek boğdum, bir de ellerini şaklatarak cam perde indirmeye çalışıyor görgüless ajaıahsfsfkaf Bu bölüm kime sorsam aklında bir öpüşme bir de bu ev ziyareti sahnesi vardı. Kırk yılın itici, öküz Serdar'ına yavaş yavaş ısınıyoruz derken şimdi bodoslama ıstırasımız geldi. Ama hala hataları var, o öyle açılmaz, "ooopıııığn" diye açılır. Yine ortamın medeniyet ve zenginlik seviyesini Nihan kardeşim yükseltti. Serdar'ın elini çenesine götürdüğü yerde gözlerim capon seviyesine gelene kadar güldüm.
Nihan zengin evine gidiyor diye içine mayo giymiş ya, gif yapıp kendime saklarım bunu akjfahakshfakj Ben de bir keresinde zengin arkadaşımın evine giderken ayıp olmasın diye MACARON aldıydım da eve gidince kız kaçak çay ve simit-peynir ikram edince macaronlara ip takıp kolye yapasım gelmişti. Kıyamam lan bize. Fakirik.
Geeeeeeelgelelim. Bu aşırı tatlı ve komik sahneyi naçizane, bir yerde rahatsız olarak izledim. Bu Nihan ve Serdar'ın zaaaaten birlik ve beraberliğe, Defne ve Ömer'in renksiz hayatına inat doludizgin cinselleşmesine bi ayar oluyorum. Üstüne bir de bu muhabbetlerin İso'nun, Defo'nun yanında yapılması bana bir saçma geliyor. Zaten Dudu Hala evde, sevişemiyorlar geyiğinde de bi irkilmiştim. Defne de kendi beybilidoll giyeceği yerde evde katı libido sıkacağı gibi tüm vitaminleri öldürüyor, burada gelmiş Nihan'dan detay istiyor. Kısacası gerek yok, zaten siz bu ekibi koyun, her türlü yürüyor. Bütün bölüm aaaaooof pof diye izlediğimiz bazı olay ve kişilerdense, bu duygusu da duygu, hüznü de hüzün, kahkahası da kahkaha ekibi izlemek isteriz bence. Bence yani benim fikrim. Bana göre. Benimce.
*Neymiş neymiş, baban evde donla mı gezermiş ^.^ Nihan Ömer'i gördüğü an aklının iplerini salıyor, mantığını nadasa bırakıyor. Ev haliniz bu mu dedi, babam donla gezerdi dedi (sahi bu kızın babası nerde?), öyle bir kahve yaparım ki ööötttürürüm dedi. Tam Defne'nin de dediği gibi; "Allah'ım al canımı...". Buna Almanca'da fremdschämen derler. Başkası adına utanmak. İzlerken kendimi İsmail'in, Defne'nin yerine koydum, en az bir metre toprağa batmıştım. Evden ayrılırken şunu çok iyi biliyorduk, Ömer bir daha sokağa girdikleri an çalışacak bir alarm sistemiyle evi magmaya kadar aşağı indirip yok olacak. Yoksa Nihan paket edip götürecek aslan gibi çocuğu.
*Al sana ölüm canavarı: Koray Sargın. Adam bu eve musallat oldu resmen, o tableti alıp toprağa gömseydiniz keşke, kireç falan atsaydınız üstüne. Defne'nin şoka girip "kor-ay bey" demesine bir kahkaha attım önce, kız şok oldu kapatamadı resmen. Taaaaabiii ki Koray'ın "Dedikodu Çin'de bile olsa gidip alınız" felsefesinden hiç ayrılmadığını biliyoruz. Daha da kötüsü, şimdi Defne ve Ömer'in beraber yaşadığını öğrendi, İslamiyet'ten daha hızlı yayılacak bu bilgi. Gerçi 'insanlar', 'çenesi kapatılacak insanlar' nereden öğrenecek beraber yaşadıklarını diyorduk, böyle böyle demek ki. Olan Defne'ye oldu, nasıl uyuyacak bu kız şimdi. Ne tatlı bir adam bu Koray be, adını dağlara yazdım Koriş diye.