O kadar vefalı ki Ömer "Ne kadar değişirsen değiş; İlk nerede mutlu olduysan, hep oraya çevirirsin kafanı,*" sözünün vücut bulmuş hali olarak, hazmedemiyor geçmişinin o hanla birlikte yıkılıp gitmesini. Çünkü orada büyüdü, tekrar sağlam basmaya orada başladı; sessiz kalması düşünülemezdi zaten. İso ve Gallo olur olur, alır yürürler diye konuşup duruyorduk ama İso ve Sadri Usta çok daha iyi oldular bence. Şu hayatta birlikte çalışmalarına Defne ve Ömer'den daha çok sevindiğim tek ikili bunlar. Bu da kalıbın oluşma aşamalarından birisi başka bir köşeden bakarsak, kaç zamandır İso boşlukta kalmıştı, nereye gidecek bu çocuk derken bir anda Sadri Usta'nın çırağı, Ömer'in kardeşi, küllerinden doğma hikayesine sahip olma yolunda adım atan ikinci kişi oluvermişti. Buradan alır yürür; çoktan da haketmişti zaten İso. Ömer bu zamana kadar iki kişiye içten ‘kardeşim’ dedi, biri Sinan biri İso ve bu da boşuna değil. Teoride biten oyunun pratikte Ömer'in öğrenme sürecinde çok büyük rol oynayacağını, belki de daha öncesinde Ömer'i yavaş yavaş buna hazırlayacağını düşünüyorum; umarım yanılmam. "Hayat seni nereye savurmak istiyorsa," söylenmiş en doğru söz İso için; şimdi onu hayatın savurduğu yer, tam da bulunması gereken yer.
Önceden olsa taş üstünde taş bırakmayan Yasemin şimdi ne oldu da Sude'den izin alıyor, diye sorduk hepimiz; ama onun da adım adım değiştiğine zaten şahit olmamış mıydık? Nerde o eski hırs küpü Yasemin? Nerde bu mahçup bir kız çocuğu edası olan Yasemin? Gallo'nun peşinden on kat merdiven çıktı tamam bu da hırs, ama olması beklenen kirli bir hırs değil en azından. Saçlarını da ani bir kararla siyaha boyatmış; hiç süphem yok ki bunda Koriş'in tek sarışın olma sevdasının parmağı var.
Defne'nin bölüm sonuna kadar asansöründen, telefon konuşmalarına kadar Ömer'in ağzından kerpetenle bile alamadığı bir tek "özledim" kelimesi sona saklanmıştı. Özeldi çünkü boşuna koşturmamıştı peşinden, doğru zamanı kollamıştı İplikçi; söyleyecek başka şeyleri de vardı. Hiç beklemediği anda itirafını duyduk Ömer'in "Özledim, çok özledim. Evdeki varlığını, sabahları uyanır uyanmaz ilk seni görmeyi, kıvrılıp uyuyakalmalarını, sesini, kokunu özledim Defne, tabii ki özledim." Ah Defne ah, bu kadar uğraşacağına sorsan ben söylerdim sana "Özledi Defne hem de tam o an kapıyı bile kapatmadan, bir çift nefes bile almadan..Henüz ayak seslerin duyulurken özledi.." Zaten o sahnede Barış Arduç öyle bir hissettirdi ki bunu, ağlayacaktım neredeyse. Ve bölümün verdiği mesajların en önemlilerinden birisi de şu: "Ama biliyorum burada kalmayacak. Yani biz bir şekilde toparlıyoruz, yeniden yörüngesine giriyoruz birbirimizin. Yaşanamayanlar, yarım kalanlar, hepsine sıra gelecek."
Anlıyoruz ki Ömer de umut bağlıyor, artık o da farkında Defne'sinin o 14. bölümdeki ürkek korkak kaçıp giden kız olmadığının, nasıl güçlendiğinin ve anlıyoruz ki Ömer artık biz görmeden de olsa aşmış bazı duvarlarını. O "Güvenmiyorum," deyip çekip giden adam da yok artık. Onun yerine "Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmazsan bir anlamım olmaz. Sev beni**" diyor ve Defne de bunun farkında. Bunca şeyin arasında İplikçi muzurluğundan hiç bir şey kaybetmiyor ve Defne'nin borcunu hatırlatıveriyor, unutmamış meğer elmayı, "Siz de partiden sıkıldıysanız burdan günaha geçelim mi? Oralar hep alev alev diyollaa..." diye. Tabii çok da şaapmamak lazım sanki sensör takılıymışcasına sürekli engellenen bir durum ki meraklısı da değiliz zaten; biz koca bölümde sadece Nihan ve Serdar gördüğümüz kadar Ömer ve Defne görmek istiyoruz ki bu da çok değil, hakkımız eminim. Çoğu kez "35 bölümdür olamadılar, oldular da olamadılar, döne döne olamadılar, en çok onlar olamadılar, aklımı çıldırcam," diye söylenip durdum ama Ömer'in sözleri beni de teselli etti. Hepsine yavaş yavaş sıra gelecek, ben de inanıyorum.
Bu gün kuru kız Ömüş'ün neresine aşık oldu bilinmez ama bildiğim bir şey var ki aslında tam da şimdi herkes olması gerektiği yerde. Defne'yle Ömer birbirinin yörüngesinde ve birşeylerin farkında, Sude ve Eymen olması gereken yere doğru gidiyorlar, Sinan ve Yasemin olacaklar bir şekilde, İso'nun hayatı yoluna girdi, Gallo da akıp yolunu bulacak artık. Düşünecek olursak ayakkabının kalıbı çıktı ortaya. Bundan gayrısı ayakkabıyı yapıp vitrinin baş köşesine koymak... Tabii bunun aşamaları da olacak üzüleceğiz, kızacağız, eğleneceğiz, dibimiz düşecek ama hepsi zamanla olacak. Sabırla kalın.
*J.Christophe
**Cemal Süreyya