Selin’in içi hala “Ben çok fena aşık oldum,” cümlesiyle taşarken, Emre dayanıyor kapıya. Hem sarhoş hem aşık hem de yılışık olduğundan çekilmiyor, tam daraldık derken uzaklarda Ali beliriyor. Geceyi bir Mavi’lik alıyor. Ne dese eyvallah etmediğinden Selin, en son çekip gidiyor.
Ali, Selin’e Emre’nin bu halinin sebebi olduğunu söylediğinde, Selin geri adım atmanın ne olduğundan habersiz olduğundan üste çıkıyor. Hep duyduğumuz, hep duyacağımız repliği söylüyor, “Sen beni öptün Ali” her daim hatırlaması bir yana bu kadar dile getirmesi de ayrı güzel. Çoğu zaman hesap sorarak dese de bunu yine de bir yerde kalbi hoşnut, dudaklarında izi gizli.
Ali, Selin’e meydan okuduğunda bir ses çınlıyor gecede, “Dene beni” diye bağıran. Evet Selin, dene Ali’yi, dene.
Haluk ve Zafer konusu Güneş’e ulaştığından Güneş, Rana ile bir konuşma yapıyor, şüpheleri doğrultusunda birkaç soru yöneltiyor. Haluk, Zafer’e bir şey yapmadığını söylese de buna inandırmakta zorlanıyor.
Savaş, Melisa’ya her şeyin hesabını soruyor, her şeyi anlatmasını istiyor. Kayıp bir yılın merakı öyle birden giderilmez, elbette ama Melisa anlatacağına söz veriyor, herkesi toplayıp anlatacağına; oysa onca yalnız kalmışlığından, herkesin üstüne gelmişliğinden sonra açıklamayı en çok hak eden kişi Savaş.
Ali, dün akşamdan kalma meydan okumasını havada bırakmamak için Selin’den cdyi almaya geliyor. Cd yine, yeniden gündemde… Selin her ne kadar bunu yapmak istemese de Ali kendi yöntemleriyle alıyor cdyi, Melisa için Mert’lerin evinde gittiklerinde Selin’in son kez damarına basmasıyla kendini video oynatıcısının başında buluyor.