Derler ki, her aşkın bir şairi vardır. Her dizesinde göze çarpan, şekilli bir sen ve o vardır. Öyle, ‘Seçtim, bu!’ diyemezsin. Eğer varsa içinde gerçekten sevgi, sözcükleri seni bulur. AlSel’in şairi bence, Özdemir Asaf. ‘Seçtim, bu!’ gibi değil; ‘Oymuş, bu!’ gibi daha çok. Ali’nin ilan-ı aşkını anlatmak tek cümleyle mümkün olsa zira, “Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor” olurdu. (Selam olsun sana, bencebanagöre.) Havuz kenarındaki sahnelerde ben replikleri kaçırdım, öyle güzel baktılar, öyle güzel hissettim ki, replikleri duymak aklıma gelmedi. Sadece bakışlardan, öpüşlerden yola çıkarak şu dizeler hayat buldu: “Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor. Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben. Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz, kimseye sezdirmeden...”
Selin ve Ali. Biri, dudaklarından dökülen “Hayalperestler sonunda hep üzülür,” cümlesine inat, düşler bahçesinin en nadidesi. Öbürü, fırtınasıyla bir liman bulduğunda, tüm denizini düşünmeden o limana dökmüş bir yarası saklı. Her şeye rağmen, çocukluklarıyla yan yana duran bir adam ve bir kadın. İki minik oyun arkadaşı. İki deli-kanlı. İkisi birbirinden mis kokulu iki çiçek yaprağı. Yan yana ve el ele, sonsuz boşlukta salınıp duran iki hoş renk. Yürekleri bir, sevgileri bir, öpüşleri bir, aynı yerlerden kırılmış bir adam ve bir kadın. Birbirlerinde açtıkları yaraları tanıyan, dolayısıyla buseleri sessiz sedasız yerlerine ulaştıran bir Mavi ve bir Kırmızı. Şimdilerde tek renk olmuşlar: Mor. Göz alan, biraz korkutan ama içine ulaştığında dinginleştiren yegane ara renk. Saç diplerinden tutun, parmak uçlarına mora batmış, hoyrat ama dingin bir Ali ve bir Selin. AlSel’in hikayesi bende budur. Bütünün bir parçası ama bütünden bir o kadar kopuk.
Ali’nin düşünmeden üstünde tepindiği, Selin’in kırıklarından sebep dilinden dökülenleri de, anlat bakalım bir Özdemir Asaf’la derseniz: “Amma da kavgalar ederdik. Ne güzeldi, barışık dargınlıklarımız.” Birbirine bağlanmış iki koca yürek, öyle kolay ayrılır mı sandınız? En başından tutkuyu kesesine almış olan bu aşıklar, birbirine koşar adım gitmez mi sandınız? Yakışığını bulmuş iki kalp, her şeye rağmen özürlerinden buketler yapmaz mı sandınız? Barışık dargınlıkları ortak bir paydada buluşmaz ve omuzlara öpüşler bırakmaz mı sandınız? Bu olmalı azizim, böyle olmalı. Ellerin bir değilken bile çekilmesin koşarak, tüm siyaha inat.