Hoşgeldin Ömer İplikçi in the Topal's House. Allah'ım kimin yüzü ne kadar asık olursa olsun, bu sahnelerde keyfim göklerde oluyor, nasıl olmasın? Damat gibi damat, gelmiş oturmuş, çay içiyor, afiyet olsundu.
-Rahatsız ediyorum gece gece ama Defne yok mu?
-Yok, o mantıda.
Ahahahahahahaha. Türkan da İplikçi Teyze'm, o nasıl yer bildirimi Allah aşkına, fazla doz facebook kullanmaktan ötürü devrelerin yandı sanırsam. Ömer ne bilsin mantı açma gecelerini, Defne'nin kafa dağıtma şeklinin değişikliğini, he dedi geçti. Esra'nın tavsiyesi üzerine direnmedi ve içeri buyur etti. Türkan da İplikçi Teyze'min dizisi falan yoktu zaar, Ömer'le sohbet şahane modunda takıldı. Ev sahibine ettiği hayır duaları kalp ben. Ömer, mahçubiyetten ölmek istemediyse ben de Ömer'i tanımamışımdır.
Ve keyifli ev ziyaretinin finalinde, golü atan ekmek aram<3 "Evi senin aldığını biliyorum." Yetmiş milyon şok, yetmiş milyon vefat. Ne demek bilmiyorum? Sen bunu da biliyorsan, başka neler biliyorsun Esra, anlatsana biraz. Korkma kalbim geçer acısı, ilk defa mı çocuktan al haberi ahhh. "Sen ablamın beyaz atlı prensisin." Ben bu cümlenin üzerine, derin bir iç çeker, ilk bölüme ışınlarım kendimi. Ayy nerden nerelere geldik. Ömer'imin İplikçi'min, Esra'ya koskocaman sarılıp, öpmesi falan lazımdı. Ama adam böylesi bir zekanın altında kaskatı kesildiği için akıl edemedi, olsundu, başka sefereydi, sık sık gelsindi zaten. Ve koca yürekli Esra, herkesler adına Ömer'e teşekkür etti de, ben de derin bir nefes aldım. Aferin ekmek arası!
Serdar'ın ilk tepkisi de kendisince çok yerindeydi, Defne'nin Ömer'e meseleyi anlatması gerektiğini söylüyordu ama Ömer'den yardım beklemediğini de vurguluyordu fazlasıyla. Ama bu kadar sinirlenecek ne var diye yükselmedim değil başlarda, ama anladım sonra Serdar'ı da anladım, ona geleceğim. Yalnız şunun altını çizerim ki, İso'ya şimdi böyle konuşuyorsun ama kendi ayaklarınızın üzerinde kendiniz durmadınız Serdar'cım. Defne, kendi ayaklarının üzerinde durmak suretiyle, sizi sırtında taşıdı. Mahçupsun diye fazla üzerine gelmek istemiyorum ama geçmişini unutma köşemde sana bol bol yer vermek isterim, biz bugün ne yaşıyorsak yüzde 80'ine sen sebepsin. Ama çok fazla aldın bu bölüm gönlümü, sen üzülme. Kira kontratıyla Ömer'e gelen Serdar, sanırsın ki Ömer kiracı, ahahaha. Tefe-tüfe hesabı yapmış da gelmiş, Ömer ne anlar bunlardan, seni Sinan'a yönlendirmediğine dua et. Evet, Ömer'in 'siz darda kalmayın' temalı girişi, çok iddialı oldu. Ama iki kişi olmaktan, aile olmaktan söz ediyoruz, bunu daha kaç kere tekrarlayacağız. Ömer'in kendini açıklayış şekli, o kadar anlamlı ki, "Ben senin yerini almaya çalışmıyorum, Defne'nin abisi, babası olmak istemiyorum." Yani Serdar'a amacının onun gururuyla oynamak olmadığını izah etmeye çalışıyor, sen yapamadın ben yaptım değil burada olay diyor.
Ama işte Serdar'ın da mazi kalbinde yara, doğal olarak gocunduğu için olaya ilk olarak öyle yaklaşıyor. "Bu ev, Passionis, ben, benim olan her şey Defne'nin." Ömer'im İplikçi'm, romantiklikte, adamlıkta, sevgililikte çıtayı daha ne kadar yukarı çekebilir bilmiyorum ama oyunculuğun karşısında seni ayakta alkışlıyorum Barış Arduç, gözlerimden yaşlı bir şekilde izledim seni. Serdar ve Ömer hiç konuşmaya fırsat bulamadıkları için, ikisi de birbirine karşı çekingen bir şekilde başladıkları konuşmalarını, birbirlerini anlayarak tamamlıyorlar. "Kira mira, tüfe tefe bak konuşmamış olalım." Ahahah ben ne demiştim? Ömer ne anlar bunlardan, önce tefe sonra tüfe o, adam daha kalıbı bilmiyor. Zaten tefe diyince, aklıma tefeciler geliyor, 200 bin geliyor, dağılıyorum. "Defne'nin sevgiyi karşılama konusunda problemleri var. Yani sen onu sevmeyivericeksin, bir rüzgar esicek kaçıp gideceksin, korkması bundan. Ya da kendini senin sevgine layık görmemesi. Ama normal bu, anla, bizim içimize işlemiş terkedilmek.." Defne'yi bugüne kadar en güzel ifade eden cümlelerdi bunlar ve bir abiye kız kardeşi için söylenebilecek en güzel cümleleri söyledi Ömer.. "Biz Defne'yle kendi tarihimizi yeniden yazıcaz, onun ne kadar kötü anısı varsa ben unutturucam, merak etme.." Serdar bu sıralarda hayatının şokunu yaşıyor, Defne'yi Ömer'le birlikte olduğu sürede genelde ağlarken gördüğü için, Defne'yi ağlatan Ömer değilmiş, bu adam adam gibi adammış aydınlanması yaşıyor resmen. Keşke Ömer'in bu cümlelerini Defne de duysaydı doğrudan, belki biraz olsun rahatlardı içi..
Bu sıralarda Ömer'in evinde dolanan şahsına münhasır, kriminal Nihan'ım var elbette. Bakın en çok İso bozmaz dedim bozdu, en çok İso bozdu. Geçen hafta içtiğin rakının sarhoşluğunda mısın hala İsot'um ne demek Nihan'a uydum da Sherlock Holmes oldum? Ömer'in bahtsızlığını açıklıyorum; adam kime güvense, o dağlara karlar yağmak zorunda. Kime kardeşim dese, o kişi Ömer'e bir yamuk yapmak zorunda. Ciddi kalamıyorum. Şimdi etiğe ayıba giremeyeceğim, çooook güldüm, döne döne güldüm, en çok ben güldüm. Nihan'ın her bir tepkisi, her bir mimiği kalp ben. "Serdar var ya senin kocan..." Ahahaha sen çok yaşa İso'cuğum, Nihan'ı mektup mu arasam Ömer-Serdar gıybeti mi dinlesem ikileminde bıraktın, şıklar çok zor. Nihan, Ömer'in evini yürek yemiş gibi talan ediyor, posta kutusu anahtarı arıyor. Yalnız bir an çalışma odasına girecek diye çok korktum, hatta hiçbir şeyden bu kadar korkmamıştım ben bu dizide. Malum, orası DefÖm'ün kutsal toprakları, girdirtmem. Defne'ye yardım etmek isteyen, iyi yürekli kız arkadaş<3 Senin gibisi bulunmaz be! Anahtarı bulunca öptü Nihan, anahtar bulan öpüyor, ben gülmekten yerlerdeyim. Yakalanmadılar yakalanmadılar derken, Nihan arabaya tosladı, alarm çalmaya başladı. Ömer'im İplikçi'm bahçeden 500 tane kedi geçiyor, kedidir işte Nihan olacak hali yok ya. Anladık araba diyip geçmeyin diyorsun, o Maserati diyorsun, çizilmesin istiyorum diyorsun, o zaman ne uzaktan bakıp geri gidiyorsun. Yaklaş bir bak. Ama sen de haklısın tabii arabanın arkasında Nihan olacak değil ya, kediymiş işte. Posta kutusu anahtarını cebine atan İso, seni de gördük, bir ara gel de yerine koy.
"Aşkım sen bi geç geldin gibi sanki ya, viski kokuyorsun, bi bakim ayağının altına aha Levent'in toprağı, eneee Ömer'e mi gittin sen?" Tebrikler karşısınızdaki Nihan Topal! Anlamadığım şu, hamilelik hormonlarından öptüğüm, anne adayım, Nihan'ım Topal'ım, yeri gelince ultra zeki, yeri gelince zeka nerede göremiyorum seviyesinde olabiliyor? Bilim adamlarına saldim haberi, ben bunu bi araştırtçam. Nihan'ın bebeğine çok üzülüyorum, anne karnında maruz kalmadığı entrika kalmadı. Çocuk doğduğunda, dile gelip Ömer'e her şeyi anlatmasa bari. Ters köşenin dibi, sonuçta her şeyi en çok jr Topal biliyor.