İşte o zorunluluktan doğan aranın en çok kazananı kesinlikle Dany. Aman ya Rabbi o bitmek bilmeyen karanlık sahneler, maketten inşa edilmiş gibi duran binalar, oryantalist mekanlar, seyirciye inatla kısılıp kalmışlık hissi veren bir karanlık. Evet, o karanlık hissi bilinçli bir tercih elbet ama açan güneşin adı da Tyrion, başkasına benzemez. Weiss’la Benioff’un aldığı risk hemen meyvelerini veriyor. Tyrion ve Dany birbirlerinden uzaktan uzağa pek de hoşlanmayan, çok da tanışmayan ama arkadaşlarının birbirlerine yakıştırmalarının zoruyla bir first date’e çıkmış gibiler.
Dany’nin sadece Jorah’yı ve Barristan’ı değil, ejderhalarının hakimiyetini kaybetmiş olması da bu yabancı yerde güvenilir bir danışmanın kaçınılmaz olmasını gerektiriyor. Bölümü bağlayan ana tema da yeni evlerini yuvaya dönüştüremeyen karakterlerin mücadelesi aslında. Dany de hayli uzun bir süredir zorlanıyor ancak artık bir çıkış kapısı olabilir. Dany’nin üç sezondur en güçlü sahnesinin Tyrion’la Westeros gıybeti yaparken ortaya çıkması asla tesadüf değil. Ta sezon başlamadan fragmanda dinleyip gaza geldiğimiz “Çarkı durdurmayacağım, onu kıracağım,” lafı için de sekiz bölüm beklemek zorunda kaldık. Gazı kaçmış meğer. Baba sorunları olan iki karakter bu sorunlar üzerinden bir araya gelirken Tyrion’ın babasına dönüşümünü tamamlamış olması da muazzam. O da aynı Tywin’in neredeyse hayatı boyunca olduğu gibi hükümdarın bir numaralı danışmanı olacak artık.