Ömer ve Defne'yi kabul ettim artık, alıştım artık, ağlamıyorum eskisi kadar sadece üzülüyorum artık. Lakin Yasemin ve Sinan'ın tribi kime? Onlar neden sevişemiyor? Tamam sevişmesinler, Yasemin, Defne değil ki, neden aynı yataklarda uyuyamıyorlar? Sağıma dönüyorum karın ağrısı, soluma dönüyorum karın ağrısı. Nihan ve Serdar da yakında, hamilelik sebebiyle, bu moda geçerler, hazırda bekleyin. Zaten en çok Sinan'a yazık, hayatına girip çıkmayan kadın kalmadı ama Ömer'in seks hayatı bile, Sinan'ınkisinden daha iyi durumda. Bakın biz bunları nasıl ve neden hesaplamak zorunda kalıyoruz? Çünkü devamlı vurgulanıyor. Öpüşmeye beş kala DefÖm, öpüşmeyi başarıyla tamamlayıp sevişmeye beş kala YasSin. Zaten Yasemin'le Sinan artık benim gözümde, İncir Reçeli çekiyorlar, "Sevişmek yok." Eliniz işte, gözünüz oynaşta, ellerim ağrıdı aynı şeyi yazmaktan, ya bahsini geçirmeyin, ya da napacaksanız yapın diye. Çünkü bunu seven var mı ben bilmiyorum ama ben artık gülmüyorum. Güldük bitti, kabak tadı veriyor, ben artık kabak tatlısı yemek istiyorum. Ama birbirinize duyduğunuz aşka, aşkın iyileştirici gücüne de bayılıyorum elbette, orası ayrı.
The best couple is Sude&Deniz(: Yalnız çok ani aşık olmasalardı iyiydi. Aşık insan, sürekli arar felsefesini ikisi de atmış bilinç altına, hep bir karşı tarafın sesini duyma isteği. "Hoş adam," dedi diye, Ömer'in bilmem kaç numara bakışına maruz kalan Sude, gittiğin yoldan emin misin? Senin annen rezenelerle ayakta duran bir kadın. İplikçi&Tranba akrabalığı yaratmak istediğine emin misin? Bu ilişkiyi ayakta alkışlayacak tek adam; Necmi'dir. O, bu hayatta her şeye razı. Dünya yansın, umursamaz. Ömer, Deniz'e enişte derse, ben çok gülerim mesela. Romantik komedi dediğin budur nokta net. Ama yine de izninizle Deniz'ciğime bir şey soracağım, neden Sude? Çünkü, kız mı kalmadı. Sude, Deniz'i bile parmağında oynatabilecek ya, helal olsun. Sude ve Yasemin ekseriyetle aynı adamlardan hoşlaşıyorlar zaar, olsundu. Sude, yalnız kaldı, bir an için de olsa, hayatı sorguladı belki, uslu ve iyi bir kız olacak, şirinleri görecekti ama olmadı. Deniz, kötülükle başarıyı karıştırmış ve Sude'nin aklını da bulandırmayı başarmıştı. Oy ben nerelere gidem. Ah Nerö'm, vah Koriş'im. Ben sade bir izleyiciyim, asıl size geçmiş olsun. Yannnnız konu benim fikrime gelince, ben ikisine bayıldım desem ne düşünürsünüz? Ama bayıldım vallahi.
Şimdi diyorsunuz ki İz ne alaka? İçimde yaradır, İz diye kendini yırtan Defne, İz'in arkasından bir su dökmedi, Ömer bir şey anlatmadı, belki Defne İz'in gittiğini hala bilmiyordur, olamaz mı, keşke olsa da gülsem. İz çekti gitti, arkasından kimse konuşmadı. Gallo'ya nerdeyse "Gitme kal be yanımda, şurada baş ucumda" pankartı açacaklar, üzülüyorum. Eneeağğmmm. Kapıya gelmiş ya buğğ. Fiko'cuğum balataları sıyırdın muhtemelen. Ömer'e mağaza aççam diyip, sessiz sedasız gitmek de ne bileyim çok mantıklı değil, olmadı ankayla haber yolla ne bileyim uçak falan geçirt Ömer'in evinin üstünden, "Bak ben gidiyorum, ne kaybettiğine dön de bir bak istedim," falan diye. Çünkü yakışır sana. Yoksa Ömer seni seçmedi diye trip mi atıyorsun? Hahahaha. Medeniyette, "Evet senin bana, benim de Tranba'ya borcum var, geldiğimde bir ara öderim," seviyesi. Hmmm, nereden geliyor bu rahatlık anlatsanıza biraz? Defne'nin tavırları da ne bileyim biraz şey, olması gerektiği gibi aslında. Yüzüne gülüp arkasından Nihan'la halaya durup tezahurat yapması da, en bir sevdiğim sahneleri oldu. Arkadaşlıkta görmek istediğim şeyler işte bunlar benim. Benim düşmanım senin de düşmanındır, nokta. İso'mun, ev sahibine hem Sadri Usta'm hem de Defne'ler için yaptığı atarları da ayrı bir sevdim. Ah keşke konu Ömer'im İplikçim'e de gideydi, orası ameliyatlı yerim zaten biliyorsunuz.