Bölüme damga vuran, Yiğit’in ağır işkencesiydi; bu dünyaya yakın olanların deyişiyle iş kazası. Neyse ki birinin ağzından fıtrat kelimesi çıkmadı, şükür. İşkencenin sonunda Yiğit’in gözünü daha beter intikam hırsı bürüdü; yokuş aşağı hızla inişimize devam ettik artık durmak mümkün değil duvara çarpmadıkça. Her ne kadar Hakkı olaya müdahil olup Yiğit ve Nihat’ın birbirlerinin kuyusunu kazmalarına engel olmaya çalışıyorsa da bu artık çok daha kişisel bir konu oldu. Bir de bütün bunlara sebep olanın Emir olduğunu bilseler!

Emir ise başka bir boyutta, ona göre bütün dünya ona karşı; herkese hemen güveniyor, sonra en ufak bir olayda güvendiği dağlar karlar altında; daimi hayal kırıklığı şeklinde dolanıyor adam. Bir de duygularını o kadar çok belli ediyor ki; ne hissettiği ayna gibi okunuyor yüzünden her daim. Poker filan oynamasın sakın; bütün varlığını 10 dakikada kaybeder. Levent’ten neden bu kadar nefret ettiğini çözememekle birlikte aslında bu kadar da göstermesine  gerek yok. Ortak bir amaç için birlikte çalıştığımız her insanı sevmek zorundayız sanki. Aslında Emir’in asıl sorunu her şeyin net olarak siyah veya beyaz olması; arasına tahammülü yok. Bu arada gerçekten savcı olabilmesi hayırlı oldu; 15 bölümde üç değişik iş yeri ile rekora gidiyordu kariyer konusunda. Birini para vermez seyahat ettirir diye beğenme, öbürü aman yok mafya avukatı, beriki adalet uğruna karanlık işler çeviriyor. Gidebilecek hukuk bürosu kalmayacaktı ki neyse sınavı geçti. Bakalım savcı olarak ne gibi entrikaların içinde bulacak kendini?