*Nazlı ve Savaş. İkinizi bir arada yazacağım çünkü ikinizi birbirinizden ayıramadım çoğu zaman. Savaş’a hala kızgınım. Nazlı’ya Savaş ile ilgili konuda hala destekteyim. Sonunuz çok net bende nedense. Ne kadar kaçarsanız kaçın, ne kadar hata yaparsanız yapın, sizin elleriniz hep bir benim sonumda. Siz çıkışları bulursunuz bir şekilde, inancım hala burada.
*Güneş hep silikti. Acısını içinin en derin sandıklarına atmış, kilit üstüne kilitler vurmuş üstüne. Şimdi gerçeklerle yüzleşince bir saldıracak muhtemel ama ben gidiyorum. Sen bırakma Güneş. Sen, senin hayatını mahvedenden al bir bir intikamını. -Öldürmeyi veya türlü şiddet biçimlerini kastetmiyorum.- Acın azalmaz ama biraz olsun nefes girer ciğerlerine. Yılma, yıkılma. Kızların için ama en çok kendin için, sakın pes etme.
*Ve Haluk. Tüm bu saçmalıklara inat, yolunda giden tek karakter. Nasıl bozmadılar bu adamı, şaşıyorum. Sağlam geldi, sağlam kaldı bayağı çünkü. Özensiz yazılan dizi geneline kıyasla bu adama hala özeniyorlar yazarken, haklarını da yiyemem. Ağır psikopat olarak tanıdık biz onu, böyle de devam ettiriyor bu Haluk kişisi, başarıyor yani. Senin de yaralarından adam, bilirim ben. Sebebin yok senin, niye, neden, niçin diye sorgulanmayacak birisin sen. Ali’mi vurduğun anlar haricinde hep sevdim seni bir köşede gizli gizli. Biraz daha yazarsam arka fondan Ajda Pekkan-Toygar Işıklı yükselecek: Bir günah gibiğğğ gizledim seniiiğğ… Şüphesiz, Haluk asla unutamayacağım efsane karakterler arasına girecek ve Emre Kınay’ın buna katkısı paha biçilemez. Arada sırada uğrarım belki sana Haluk, psikopatsın diye kıymam sana… (Burada goygoya bağladım çünkü karakter yolunda gitti hep, gönül rahatlığıyla yazdım ben buraya Haluk’u, böylesi böyle bu adamın diye. Binlerce kez evrilmediğinden saçmasapan, takdir edip, eğlenceli kısmından bakmaya çalıştım, bu kadar.)