Haluk, yapmaz ya, dediğimizi yapıyor, Ahmet’i vuruyor. Öyle yanlışlıkla silah patladı, ay elimde tetikte kalmış, gibi de değil üstelik; direkt doğrultup tüfeği çekiyor tetiği. Haluk, asla alışagelmiş alsa sıradan değil malum, kardeşini vurduğunda bile, ağlayan o oluyor. ‘Seni vurur sonra başında ağlarım’ insanı yani tam olarak.
Rana, bugüne kadar küçük kardeşinin Haluk’tan çektiklerine o kadar şahit olmuş ki, korktuğu başına geliyor ama elinden bir şey gelmiyor. Güneş ise tüm bu olanlar karşısında şaşkın, kocasına aşık bir kadın olarak ona güveniyor ama bir yandan manzara hiç de iç açıcı değil.
Haluk’un Ahmet’e olan hıncı annesine dayanıyor, ölümden kardeşini sorumlu tutuyor, bu da onu daha da hasta bir adam haline getiriyor.