*Gelelim senaryo ekibinin, yönetmenin, oyuncuların artık bizi odalardan odaya savurduğu daha da daha da güzel sahnelere. Varan 1,2,3 derken zaten Varanlar Turizm olarak uçtuk uçacağımız kadar. Ama yetmiyor, bölümün yarısından itibaren tatlılık rekoru kırılmaya devam ediliyor.

Ben Defne'nin anlatıp anlatamadığını bilmiyorum, dinleyemedik. Ama bir araya getirdiği o anıları belki her birimiz 697 kez izledik. Tek başıma o evlenme teklifi sahnesine 3 milyar 750 milyon, milyar tıkı ben verdim zaten.

Hatırladıkça nasıl bir fena oldu içiniz dimi, nasıl bir böööööyle gittiniz geldiniz anılar arasında. Anılar artık sizin de anılarınız olmuş, izlerken salgıladığınız mutluluk hormonuna kadar hatırladınız. Ben şahsen hem mutlu oldum hem duygulandım. Demek doğru zamanda verilen flashbackle bile tav olacak durumdaymışım. Ha bu arada Ömer anlatsa Sinan mevzularına girer miydi hiç, sanmam. Ama o baştaki Sinan mevzusunu bir gün Ömer öğrenir mi çok merak ediyorum.

Hayır oldu da Eros geldi oralara diyelim; Ömer'in bakmaya doyamadığı Defne'yi, Defne'nin anlata anlata bitiremediği Ömer'i gören Eros kulağının arkasında sigara, arka cebinden çıkardığı oku tam fırlatacakken donup kalmıştır, "E olmuşsunuz siz?". Olmuşsunuz siz, yürü yürü yürü!

*Keyfim gıcır, o koltuktan bu koltuğa koşarken Sinan bir laf etti, kafamı karıştırdı; "bahara güven olmaz". Arkada da dıptısssssss "bunu sonra bir yerlerde keyifinizi bitirmek için kullanabiliriz" tınısı. Onu sen öyle şey yapmasan olmaz mı? Şu güzel ortamı bozmayın reca ederim. Bütün bölüm bahar dedik aşk dedik, aşk dedik bahar dedik, şimdi iş mi? Neyse henüz erken, keyfini çıkaralım bir süre.

Fiko’cum, ağzında marulla kalan koala görselim taze bitti, standart ilerleyeceğim. Defne sana hikayesini anlattığında ne güzeldi değil mi? Enteresandı, garipti, heyecan vericiydi. Defne'ye parayı verirken ne kadar da rahattın değil mi? Umrunda değildi. Kim olduğu çok da umrunda olmadı, kandırılmış diye düşünmedin hiç. Şimdi o kişinin Ömer olduğunu öğrenince mi Defne'nin yaptığı iiiiiinnnanılmaz büyük bir yanlış, yaşadığı aşk gözüne sahte ya da hatalarla bezeli geldi. Defne 10 dakika önce harika biriydi, şimdi çok suçlu değil mi?

Ya parazit olacaksan bir an önce ol ve git, ya da efendi gibi ye balığını mezeni git boş mankene iğne sapla bütün gün. Bir de Defne korkup sorunca Ömer'e bir şey deyip demeyeceğini; "ben öyle bi insan mıyım, sana yazıklar olsun" tribine girdin ya, asıl sana helal olsun. Ben sana sonra geleceğim, gözlerinin ponçikliği arkasında bir sinsirella varsa yakalarım ben onu.

*Adam Defne'yle dans edebilmek için boyun fıtığı oldu, romantikliği yine de elden bırakmıyor. Ne demek ne tatlısın, bu ana bu geceye çok yakışıyorsun? Hani sürekli bir şekilde genç erkeklerin korkulu rüyası olmak zorunda mısın Ömer’cim İplikçi? Peki ya siz Defne Hanım? Mutluydunuz, Gallo'nun sırrınıza ortak oluşunu bu kadar yakından hissettiğinizde bir parça üzüldünüz. İçtiniz, içtiniz, içtiniz. Ömer'i kaybetme korkusuyla Ömer'e daha çok sarıldınız. Fakat Defne Hanım, o gece aldığınız en iyi karar sarhoş olana kadar içmekti. KIZ BEN SENİ YEMEZİM DE NE YAPARIMDI! Sinan'la Yasemin'in bile tutup öpesi geldi. "Gelin bak," derkenki Yıldız Tilbe & Melek Yargıcı kombonla beni benden aldın, acilen beraber sarhoş olmamız lazım. 40 kilo kızsın, kucakta taşınacaksa da taşırız.

*Çünkü ben ne yapayımdı? Hayır sarhoş olursun, normal sarhoş ol. Diyor ki sen ne tatlısın, kulakların ne güzel diyor. Düşünelim diyor, Ömer düşünmeyince de kızıyor. Ivıl ıvıl mırıldandığında bile adama arabayı durdurtup bir daha bir daha aşık baktırabiliyor. İnsan bir daha bir daha aşık olur. Olamaz mı, olabilir. Zaten daha da kime aşık olacaksın ki, daha da ne ki. #erkeklerdenhoşlanıyorum diye dolanmak zorunda kalıcam yakında, insanlar yanlış anlayacak. Yok yok ben sadece bir bakıp çıkıcam, nasıl tatlıymış mı diye.

Boncuk gözlü, kuzguni saçlarla salınan, kulakları bile güzel olan adam. Sen de öyle bak, bak ki içimiz kıyılsın. Ölelim biz ya ölelim en iyisi ne diyeyim. Değiştir, atla ben sinirleniyorum artık bu kadar da güzel olunca.