Zaman farklıydı, olaylar farklıydı, ama Ömer İplikçi için empati yapma anı olacaktı bu. Keşke Ömer, kendisine evet diyebilmek için Deniz'e çizimlerini sattığını bilseydi Defne'nin. O zaman anlayacaktır Defne'yi. Tabii ki, koskoca Ömer İplikçi, Defne'den biraz daha imkan sahibi Deniz'in karşısında, en büyük fark bu. O Deniz'e sığınmamış, aslında ona koca bir ders vermişti. Yani yıkamamıştı Deniz Ömer'i, zedeleyememişti prestijini. Deniz'in Ömer'e sarfettiği "Aferin" benim canımı yakmıştı, şimdi Deniz'e koca bir oh olsun sana! Ömer'in Deniz için çizdiği ayakkabıların üretimi, yalnızca Passionis'te olmak zorundaydı. Çünkü o işlemeler, tek bir ustanın elinden çıkıyordu, o usta da Ömer'lerin şirketinde çalışıyordu. Deniz Tranba asla üretemeyeceği ayakkabı çizimleri için servet ödemişti. Ömer'den anı olarak saklayacaktı, olmadı çerçeveletip duvara asacaktı. Ömer'in bir senelik emeğiydi o çizimler.
Tramba da ödediği parayı, Ömer'in kış koleksiyonuna saysındı, zamanında babalarının hayrına vermişti Sinan Defne ve Ömer'in aşkını, o aşkın acısını anlatan koleksiyonu Tranba'ya neticede. Aynı Ömer'in de dediği gibi "Ayyar tilki art ayağından tutulur" Ama bu Deniz için yakayı ele vermek mi, yoksa alacağı intikamın habercisi mi bilemiyoruz. Yalnız çeki bozdurmadan bu kadar yürek yemişliğe de helal olsun Ömer İplikçi, karşılıksız çıkarsa görürüm ben sizi^^ Aynen iyi ki Ömer'in yanındasın Sinan, unutma unutturma köşemde sen varsın bu hafta canımcım, yılana güvendiğin günleri hatırla, o elini koyduğun omzun kıymetini bil, hep bil.
**İso Yasemin'le yollarını ayırıyor. Sadece Yasemin'in başına gelen en iyi şey diye seni tarif etmek yetmez İsocuğum. Sen bizim de başımıza gelen en iyi şeylerden birisin. Olmadınız ama senin hiç bir suçun yok, senin koca yüreğinin hiç bir günahı yok. İso'nun hayatına acil çok güzel seven biri girsin ve bu adamı üzmeyen bir aşk yaşasın istiyorum.
Kalbini parçalamayacak ve onu hakettiği mutluluğa eriştirecek bir aşk! Arkadaşı için arabasını satan, diğer arkadaşı için kahvesini feda eden, Yasemin'i bile iyi biri yapan adam üzülemez. O üzülüyorsa, hiç kimse mutlu olmayı haketmiyor, net. Ağlama İso, sen ağlarsan biz de ağlarız, kıyamazsın ki bize.
**40 kilo kız asansörü deviriyordu, valla kurudular yana yana kurudular. Ömer Defne'ye teslim olmamak için belki de son direnişlerini yaşıyordu. Ömer İplikçi'den Defne'ye gelen iltifatı ben de etmek istiyorum. Çok güzel! Elçin Sangu sonunda, hakettiği güzellikte kıyafetler giymeye başladı. Dualarımız kabul oldu, çok şükür.
**Az önce sana sitem ettim Sinancım ama sen de kıymetlimsin hee sakın yanlış anlama. Sinan'ın Yolu diye bir dizi çekseler, beş on sezon sürer valla. Boş zamanlarımı ben ona üzülerek geçiriyorum. Şöyle en başından bi baksak adam o kadar çok şey yaşıyor ki arada kaynıyor. Sinan zaman zaman cinnet geçirmeme sebep olsa da, Salih Bademci'yi çok fazla seviyorum sanırım. O kadar telefon konuşmasına can dayanmaz. Herkese laf anlatmaya çalışıyor, her bir şeyle ayrı ayrı uğraşıyor.
YaseminSinan cephesinde durumlar çok fazla karışık başlasa da, sanırım artık aralarında engel kalmadı ve ikisi de birbirlerine karşı hislerinin resmen farkındalar artık. Aşk dörtgeniyle başlayıp, iki kişi kaldılar. Yasemin beni yanıltmadı ve aşkı seçti. Passionis'in önünden çekildi ve iyi tarafta kaldı. Yinede Sude aralarındaki ilişkiyi öğrenirse tüm plazayı yakmaz diyemiyorum hala. Sanki biraz daha zaman lazım onlar için. (Bir de Sinem Öztürk, YaseminSinan çekimlerinde sanki daha az topuklu bir şeyler mi giyse, zaten ayaklarını görmüyoruz^^)
**Siz İz'le Ömer değilsiniz. Öyle olsaydınız duramazdık. (Sevgili Leyla Lydia Tuğutlu'nun yolu açık olsun, başka güzel projelerde karşılaşalım ve sevelim bu sefer karakterini^^) Şirket batıyor, İz aşk acısına artık dayanamadığı için, gemiyi ilk terkedenlerden oluyor. Ömer'in annesi ölüm döşeğindeyken kendini düşünüp İtalya'ya giden bencil İz'le aynı şimdi karşımızda.