*Eveeeeeeet, eyyorlamacınız geldi. Açıkçası ülkede gülümsenebilecek tek şey bir gün daha hayatta kalabilmemiz olmuş durumda. Ben geçen hafta canım o kadar acıdı ki oturup yazmadım, yazmak istemedim, içimden gelmedi, belki siz de gülün istemedim ne bileyim. Bazen de gülmesek, sevdiğimiz diziyi izlemesek, karakterleri görmesek olur gibi geliyor bana.
Bu hafta kendimi bunun olmaması için motive etmeye çalıştım, en büyük motivasyonum da dizide kendimizce şikayet ettiğimiz, çırpındığımız ne varsa yavaş yavaş bunların değişmesi oldu. Yazı içinde de değineceğim zaten. Uzun zamandan beri izlediğim en kiyifli bölümlerden biriydi. Hala sevdiğim, içinde muhteşem insanların barındığı bir dizi. Ben Kehribar'ı da izlerim, ama Kiralık Aşk saatinde değil, internetlerden:) Meselenin özü bu aslında. Siz son övgü bükücüleri seçersiniz, cenazenize yine Pelinler Arslanlar gelir. Kolaylıklar size ekip. Ben eyyorlayıp kaçıyorum:
*Yaaaaahu bu şekilde başlanır mı? İnsanda denge bırakmadınız. D*niz ve Sude'nin fitne'ss center showlarından hemen sonra şu söz; "seni biraz sevicez biz şimdi". Ömer coşmuş, Defne şok, mavili abi iptal.
Ömer daha tanışma yemeğinden sonra bir saattir ipi çekilmiş bekletilen titrek civcivler gibi tırrrrrr Defne'nin sağından solundan libidok hislerle çıkmaya başladı. Açıkçası çok hoş, yürü yavrum yürü yürü yürü!
*Ömer ile Defne eve geliyorlar, muhabbete başlıyorlar. Defne kıyamam sanıyor ki asla içmedikleri kahvelerden birer tane yapıp iki üç dal çözümsüzlükle evime uzarım ben. Ömer aileye falan giriyor, yalnız özellikle "Nihanla siz?" dedi ya bir güldüm. Nihan her an Ömer'i köşeye sıkıştırıp selfie çekebilir, "canım eniştemmmmmmm #eniştemledelirmeceler" diye paylaşabilir. Adam farkında galiba. Neyse, Ömer konu konuyu açarken odaya çıkıyor, Defne peşinden "nereye gidiyor ya bu?" diyerek fırlıyor. Ömer sanki zaaaaaaaten gerçekleşmesi olağan bir eylemmişçesine odaya geliyor ve soyunmaya başlıyor.
"Aaaaaaa abi sen miydin? Ha şey, aynen evet evet ben de onu diyordum abimin bir sürü pıçağı var biri benimle seks eylerse diye diyordum. Tamam abicim aklın kalmasın". (yukarıdaki görsel, temsili) Defne neredeyse panikten 911'i arayacaktı. Meydey meydey, kaslı situation. Vallahi bir an Ömer ciddi ciddi, hatta onun deyimiyle ciiiiidddiii ciddi Defne'ye küçük sürprizler yapacak sandım. Ben alırdım yine, çekirdeğim ilen çayım ilen zevkle izlerdim de işte biraz öküzlük olurdu o, Ömer İplikçi'ye yakışmazdı. Arkadaş Ömer İplikçi de ne yapsın, adam en son çıtayı aya göndermiş, şimdi sevişse bunlar öyle bir şey bekleriz ki hepimiz bir ağızdan "ne de şık oldu yalnız" diyelim. Cumburlop hop bir şey olmaz, Ömer'e yakışmaz. Ama tatlı heyecanı Defne'yi sarınca, o bu oyuna gelince izlemesi çok hoş oluyor o ayrı.
*Defne'nin kafasında bin tane fil horon tepiniyor. "Yaaaaaaaaa daha dün açtım uzman tv'yi, vaaaallahi izleyecektim ben o 'sekis nasıl edilir?' videosunu, niye izlemedim yaaaaaaa" dediğini duyar gibiyim. Aşkilom, senin o tatlı minnoş halinle kimse bir şey yapamaz zaten sana, vallahi gelip benim kurtarasım geldi. Biliyorsun ki normalde seti basıp, yönetmene elimle devinim, hareket işareti yapıp "akıt agaaaa, yaptır ne yapacaksan akmıyor akmıyor seri" diyecek insanım. Ama adam umarsızca soyunuyor, soyundukça heeh heh deyip saçıyla kemeriyle oynuyor. Durmuyor, kemeri çözüyor. Defne'nin pantone kodu neydi, bu kadar beyaz mıydı daha mı beyazladı ne? Panikten kız perte çıkacaktı zaten, Ömüş'ün şakacıktan yaptığını anladık. İlahi Ömüş, sen adamı..bir daha soyunur musun ne güzel de soyundun?
*Ömer hala devam ediyor, vaktimizi mutfakta harcamayalımlar bir şeyler. Oluuuuur burda da olurlar. Meriç Hanım'a karşı bazen, "yapsa yapar, çalışmıyor ki bizim oğlan" diyen anne gibi hissediyorum. Madem bu tarz sahnelerle geh geh geh hem gülümsetip, mutlu edip hem de heyecanlandırabiliyoruz, neden yapmıyoruz ki? Sebebi neydi ki? Neyse, Defne heyecanlanıyormuş, ölücek gibi oluyormuş. Onu biz yer miyiz ya? Gel beraber sevelim. Rabbim de beni Elçin Sangu ve büründüğü herhangi bir karakterle sınıyor işte, tipe bakınız, ıstıracağım ıstırmıyorum. Örnek olmam lazım.
Bu bölümün en sevimli sahneleri ilk sahnelerdi, beni başında oturtturdu. Öncelikle Meriç Acemi, Defne bu evin hizmetçisi mi yahu diye çırpındık durduk; sandviçini elleriyle hazırlayıp Defne'ye sunan Ömer için teşekkürler. Dahası on kere izlediğim sahne için teşekkürler, açıkçası "şaaaapmasa bari" koyuyorum sahnenin adını.
-yer misin
+yok ben sonra yicem
-neyden sonra?????? (404 not found)
+(göz kırpma)
-(sandviçi değil de gözünün önünden tüm hayatının geçtiği kareleri yutkunmak, anneanne, tabular, ben sevişmeyi bilmem ki, nasıl hemen şimdi mi, bir duble bi şey ataydım, cesaret iğnesi vurdurulur mu ki buralarda) ne?
Aralarında bir şey oldu mu? Hayır. Öpüşme bile var mıydı? Hayır. Ama nasıl tatlı, sevimli, sıcak ve eğlenceliydi, daha güzel hissettirdi. İşte bu, yürü yürü yürü!
*Varan 2, kaliteli zaman geçirsinler mi demiştik biz? Teşekkürler. O güzel ses tonuyla, bir yandan sevgilisini sarmalayıp bir yandan da Kafka'dan harika satırları sevgilisine, bize aktaran Ömer için. Kültürlenin cahiller serisinde bu hafta. Dalga geçmiyorum, vallahi alın okuyun. Ne güzel, her hafta bu dizinin fan kitlesi sırf Ömer'den gördü diye belki bir kitaba merak salmış oluyor. Bu çok güzel, değerli bir şey. Ellerindeki bu fırsatı Franz Kafka ile değerlendirdikleri için teşekkürler. Defne'ye sarılıp okuduğu, sevgilisine aşk satırları okuyan Ömer İplikçi'yi geri getirdikleri için teşekkürler. Hatta gönder Koriş'i gelsin; teşeeeeeeğkkürleeeğr teşeğğkkürler efendim. Bu arada, utanır insan böyle güzel olunur mu, tiplere bak.