Aslında tek derdi o lafı Gallo'ya yedirtmek dahi olsa valla kaşım kirpiğim ayrı oynuyor o sahneleri düşününce. Ömer'e tabii ki sonsuz çarpı sonsuz güveniyorum, zaten sevdiği kadının saçlarını bu kadar güzel, böyle şevkat ve aşkla okşayan bir adamdan elbette ki şüphe edilemez, hele bir de o Ömer İplikçi ise. O bakışlar neydi öyle diye soranlara da diyorum ki biz Feryal'inden İz'ine bir sürü kadına naifçe (ama asla aşkla değil yanlış anlamayalım) bakan bu adamı gelin bir süre suçlamayalım ki zaten Gallo indikten sonra ben Ömer'in gözlerinden kafasında dolaşan kırk tilkiyi gördüm, sizi bilemem. Ömer hala bizim bıraktığımız yerde, merak etmeyin. Benim korkum bu oyundan üzülecek, zararlı çıkacak, yıpranacak olan kişinin Defne olması. Hayata karşı minnoş vücuduyla dimdik durmaya çalışan, bir yandan da aşkına sahip çıkıp Ömer'in yanında saf tutup, onun üzülmesine izin vermemek için çırpınan Defo'muzu üzmeyin artık. Hayır benim bu dertlerimi dağlara taşlara dipsiz kuyulara Koriş'in "Kadını boğazlıyorlaar," efektiyle bas bas bağırasım var fakat bir yanım da Ömer'ime kıyamıyor. Kalbimiz kırıldı evet ama belki Ömer kadın ruhundan anladığını kendince ispat etme çabasına girmişse eğer bundan sonra "İşte bu da bunu sağlayan kadın," deyip Defne'yi taksa koluna küslük, kırgınlık buharlaşıp gider sanıyorum.
KISACIK NOTLAR
*Şu hikayede çizgisi kaymayacak, yani kaymaması gereken tek karakter Ömer onu harcamayın. Ne benim yüreğim dayanır ona böyle kızarak izlemeye ne de bunca insanın.
*"Ben bu zamana kadar kimseye açmadım kapılarımı," diyen İplikçi'nin bu kızla da bir geçmişi çıkarsa artık on tane de çocuğu çıksa şaşırmam. Belki de dünya kurtulmuştur Defo'cum kim bilir (yazar burada "Bu adamın on tane çocuğu olsa dünya kurtulur," diyen Defne'ye gönderme yapıyor)?
*Sude'nin o resepsiyonda olup da Defne'nin olmaması çok apayrı bir olaydı, zaten sonlara doğru hiç göremedik Defne'mizi; kuşlar mı aldı?
*Deniz'i istiyorum ben cidden Deniz'i özledim Defne'nin kıskançlık krizlerini yeterince gördüğümüze göre sıra Ömer Beyl’ere geçse artık diyorum. "Bu kızda birşey var," diyen Deniz Bey’ler neden hala gelmedi diyorum, da kime diyorum?
*Benim de aklıma gelen, bir sürü yerde de okuduğum o anka kuşu ihtimalini ben de çok yüksek ölçüde doğruluyorum. Gözümüze sokar gibi boyumuz kadar anka kuşu tabelası asmışlar; olabilir yani alıştık biz artık böyle ters köşelere. Eğer o kız Gallo'ysa olaylar daha da mı kötüye gider kestiremiyorum..
Meriç Hanım’ın akla 11. geleni yazdığını artık hepimiz biliyoruz ama hani ne bileyim arada klişe de istiyos, bis çok seviyos, ailecek hep isliyos, çok güzel oluyo. Ama sorgulamayı bıraktım artık kimi zaman dilimde acı, buruk bir tat bıraksa da seviyorum bu hikayenin beni şaşırtmasını, en ummadığım anda yumuşak karnımdan vurmasını,hiç beklemediğim anda deli gibi mutlu olmayı... karakterler aşklarından şaşmadıkları sürece sorun yok; biz bu serüvende gönüllü olarak sürüklenip gideceğiz.. Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğimize, dikenin çiçeği var diye sevinelim* bence. Aşkla kalın.
*Özdemir Asaf