*Gelelim neden eeeeeenfes bir bölümdü dediğime. Uzun zamandır izlediğim en eğlenceli ve sıcak bölümdü kesinlikle. İzlerken içimi ısıtan bölümü en net anlatan görsel yukarıdadır. Elçin Sangu'nun eline o çiçekleri verip, o kombini giydirip, alttan da o müziği harlatan herkesin atasına rahmet. Bu sıcak görüntü, bölümün özetidir dedim ya şimdi, e madem sıcak görüntüden kastımı da anlatayım.

Yazın hava mükemmel. Akşam saatleri de olmuş, esmeye de başlamış hafif. Hafta bitmiş, cuma günü. Çıkıp gezmelik, gezip tozmalık. Ama o gün o saatlerde bir dizi var, Kiralık Aşk. "Bir tane çocuk var işte kaslı, turuncu bir kıza aşık oluyor da işte kız da ona da ama para da var da oyunlu moyunlu," diye ne dediğini bilmez bir şekilde anlatıyor herkes birbirine. Herkes izler hale geliyor, cuma gecesi bu dizinin karşısına geçip oturuluyor. Çünkü izlemeye başladıktan 1 dakika 28 saniye gibi bir zaman sonra dudaklarınız titremeye, yavaşça yüzünüz gülmeye, gülümseme kulaklarınıza kadar yayılmaya, en sonunda kahkahalara kadar uzanıyor. Sonra bölüm bitiyor, koltukta ayaklarınızı dizinizin altına almışsınız, "oy bıcı bıcı agucu agucu" diyormuşsunuzcasına bir el kol hareketleri, mutlu kapatıyorsunuz geceyi. Dizinin adı, işlevi mutluluk.

Bu bölüm, çooook uzun zaman sonra bunu en fazla hissettiren bölümlerden biriydi gibi geldi. İlk bölümlerin tadını veren birkaç şey vardı, elbette değinelim;

*Gallo gibi önce iyilik perisi olarak başlayıp, sonradan topal ve alkölik bir tefeciye dönüşen bir karaktere veda ettik. Defne'nin team çekirdekle beraber baskına gitmesiyle başlayıp, pamuk kalbi sebebiyle sarılarak veda ettiği bir süreçti. Temizdi, Ömer'le ilgili soru işareti yaşanmadı, Gallo yeterince üzüldü  ve dolayısıyla biz de sevindik.

*Sinan ve Yasemin karakterlerinin aşkı gitgide daha inandırıcı olmaya ve kendini izlettirmeye başladı. Yan hikayeler arasında en ilgi çekici olanı şu an budur diye düşünüyorum. Sadece aksiyonları biraz eksik, Sude dışında da birkaç gerilimleri olsa daha enteresan olabilir gibi. Sinan'ın sempatik, hiperaktif, minnak tavrı ile Yasemin'in o "the kadın" duruşu ve o duruşunu hiç bozmamakla beraber bambaşka da olan "the saf aşık" halleri çok eğlenceli. Çoook da güzel izliyoruz, DefÖm'ün önüne geçmediği sürece tabii ki.

*Bir süredir Osman Akça'yı askerlik şubeden alıp götürdüler mi diye düşünüyordum. Hem yaşıyormuş, hem gitmemiş! Bu dörtlüyü beraber görmenin verdiği arkadaşlık, takım duygusu kusura bakılmasın ama Ömer & Sinan'da bile yok. İsmail'e hep akılcı, yerine uygun, oturaklı, alıp tweet atmalık replikler yazılıyor. Defne'nin en iyi arkadaşı kimdir derseniz, İsmail derim. Halbuki bir kızın en yakın kız arkadaşı hayatının %94'üne hakimdir, %82'sine de yön verir. Bir diğer araştırmama göre Nihan toplamda 91367 kez oha demiştir ve bunun dışında uzun zamandır geeeeerçekten de Defne'nin yanında olduğu, sevişmesi dışında bir şeyleri merak ettiği, taktik verdiği zamanlar da olmamıştır. Bu bölüm galiba yavaş yavaş başladık. Zaten mahalle karışmaya başladı, aslan parçası Serdar durumu daha da mahvetmezse evi kurtarırlar ama zor gibi gözüküyor şimdilik. Serdar büyük büyük konuşmasa, kendisi olsa daha da tatlı olacak. Serdar, Nihan, Defne ve İsmail sahnelerini pek özlemişiz, bu bölüm doyduk. Bu arada Nihan ve Defne halayı için teşekkürler, toplamda kaç kez izlediğimi bilmiyorum. Teşekkürler…

NOT: Nihan'ın ananenin tesisatıyla ilgili yaptığı espri için ayrıca teşekkürler. Sağlam güldüm.

NOT 2: Topal'ların evini Hulusi alırmış gibi gözüküyor. Tanışma sahnesinin bu kadar üst üste gelmesinin sebebi de budur herhalde. Bu arada TÜRUSİ inanılmaz tatlı değil mi? Ananenin cilveleri ve Hulusi Amca’nın bıdık bıdık heyecanlarını görünce sete gidip "Nenem, dedem, verin elinizi öpeyim," diyesim geliyor.

NOT 3: İsmail'in sevgilisi olmasa da olur. Fakat olursa mutlaka Defne'yi kıskansın, eskiden Nihan'dan hoşlandığını da öğrenince iyiden iyiye gruptan uzaklaştırmaya çalışsın istiyorum. Eski bir yaram var, İsmail herkese arkadaşlık dersi versin. Meriç! Meriçciiiim! Ay nereye gidiyor, ne istedim şimdi iki satır bir şey…