Sevgili Kiralık Aşk severler, 42 haftayı geride bıraktık artık, adım adım ilerliyoruz Haziran ayına doğru. Öncelikle, Kansersiz Yaşam Derneği için mesajımızı evrene değil, 4381'e gönderelim, en çok biz gönderelim diye hatırlatmamı yapmak istiyorum. Odalardan birinin adının Kiralık Aşk olacak olması, dizimiz için çok kıymetli bir anı ve çok değerli bir armağan. Sosyal sorumluluk projeleri güzeldir, bunlara katılmak, Kiralık Aşk Ailesi olarak, çocuklara umut olabilmek en anlamlı şey bence. 7'ye yakın odayı tamamladığımızı duyduğumda, dünyanın sandığımdan daha iyi bir yer olduğunu bir kez daha hissettim. Gelelim bölüme o zaman. Bölüm boyunca, geçmişi hatırlatan minik dokunuşları çok fazla sevdim. Sakin bir bölüm izledik, sanki daha çok geçiş bölümü gibiydi. Açıkçası ben nefes almış kadar da rahatladım. Geçen haftayı öyle bir yerde kapatmıştık ki, bu kadar ucuz atlatmak yüreğime su serpti diyebilirim. Elimizde bir adet deliler delisi Fikret Gallo ile kalakaldık, farkındayım. Sevmiyoruz evet, dibine kadar da sevmicez. Sadece rahatsız olmuyorum ben eskisi kadar, fazla ortalarda gezmediği için sanırım. Ya da belki de kendi elim güçlenmiş gibi hissediyorum, yani Defne ^.^ Eh, sahalara dönen Neriman'cığımın da bunda payı yok mu? Elbette var, onsuz olur mu hiç? Sadece şundan fazlasıyla eminim, Gallo da deli çıktı. Harbiden de tam bir hayal kırıklığı çıktı, Ömer'i bırakıp okyanus öteye gidemezmiş. İnsan dünyaca ünlü tasarımcı denildiğinde, bizim deli Sude'den daha farklı bir profil bekliyor. Al Fikret'i çarp Sude'ye, illallah ettik! Ömer İplikçi'nin hayatına bir yerlerden girmeye çalışmış tüm kadınları, tüm Ömer hastalarını da andık, yoğun istek üzerine, Sezen de bir uğrasın arayı kapatsın derim, hatta herkesler bu ara bunu istiyor. Ben kendi adıma, başıma bir şey gelmeyecekse, Aslı'nın akıbetini de merak ediyorum, Defne Hanım'lar "Hangimiz daha iyi asistandık aşkııığmm?" diye triplerden triplere koşmayacaksa tabii ^.^
Haziran 2016 ile başlayalım madem, gelelim doğrudan kol düğmelerine, İplikçi Ailesi'nin aile yadigarı olan kol düğmeleri.. Ben şahsen, geline bir armağan verilmesini uygun bulurdum ama şimdi konu bu değil. Ekseriyetle Sude ve Sinan'ın evleneceğine inanmıyorum ben, içimde bir his yalnızca, Sude bu kadar büyük konuşmanın ve yaptıklarının bedelini ödesin istiyorum ondan belki. Defne ve Ömer'in düğünüdür o, evrene yeterince mesaj yollarsak bence bu durumla karşılaşmamız yüksek. Lakin, söz konusu Sude'yse, Sude&Sinan ve Defne&Ömer çifte düğün yapıyorsa, kol düğmeleri nasıl sahibini bulacak? Bence Sude, bir çirkeflik yapar, gider düğünden önce nikah kıydırır da yine de vazgeçmez o kol düğmelerinden, benden söylemesi. Bunca şeyden sonra, Yasemin&Sinan ilişkisini gören Necmi, onları yalnız bırakmayı akıl eden Necmi, Sude&Sinan ilişkisine onay verirse de, açarız wordde bir boş sayfa, random güleriz yani hep beraber. Bir deli bir kuyuya "Sinan beni seviyor" diye bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. Yalnız kız kendisinden o kadar emin ki, neredeyse Sinan kendisini sorgulayacak, o yüzden Sinan bu diyor ve her ihtimale hazırlıyorum yüreğimi.
Bir magazin topluluğu ve karşılarında işle aşkı karıştırdığı iddaa edilen iki tasarımcı, İplikçi ve Gallo. Ömer'den elbette, bir basın açıklaması beklemiyordum, kiminle nişanlandığına dair ama Defne'nin o mekanı terketmesi de gerekmezdi. "Seni seviyorum" cümlesine, türlü anlamlar yükleyen yalnız ben miymişim? Ekseriyetle başa saralım, Ömer über lüks ve yeni otomobilinden neden tek başına indi? Defne, o mekana neden Derya ile geldi? Defile sonrası ortalığı toplamak onlara mı düştü? Eğer, Ömer Defne'yi, defile çıkışı yalnız bıraktıysa, Defne haksız mı çekip gitmekte diye düşünüyorum, biraz yumuşuyor Defne'ye karşı içim sanırım.
"Haydi çocuklar yatağa" ibaresini Sude'li sahnelere raptiyelemek istiyorum, olmadı "Sakın ola evde denemeyiniz" yazısını bir yerlere iliştirsek mi? Ağzım açık, hayretler içerisinde izliyorum Sude çıkınca, her hafta daha çok şaşırtamaz diye düşünüyorum sonra yine yanılıyorum. Bir saniye gülücem çünkü ciddi kalamıyorum. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Sanırım after party süresince yaptığı amaçsızlıklara değinmeliyim ilk. Sude gitti, Sinan'la sevgili oldukları süre boyunca göremediğimiz yakınlıkta bir sarkıntılıklar falan yaptı etti, danslar, diskolar, eğlendiler. Yalnız çok iyi dans ettiler, özel olarak tebrikler. Ama konumuz bu değil. Magazinciler bence en çok o dansı çekmeliydiler, döne döne çekmeliydiler ama konumuz bu da değil. Temamız şu; Sude ne mana? Ben Los Angeles'tan gelen Sude sanıyordum, zira öz güveni ondan daha çok gelmiş, hatta en çok özgüveni gelmiş. Bakın ben utanırım, yerin yedi kat dibine girerim de, bana olan aşkından öldüğünü bildiğim adama dahi, "Sen bana aşıksın," diyemem. Zaten başımıza ne geldiyse, öz güven ve yüzsüzlüğü birbirinden ayırt edemeyen insanlar yüzünden geldi. Sude'ciğim, little bad girl'sün anladık tamam, Ömer ve Defne'sine de onay vermiyorsun, biliyoruz. Lakin başında Yasemin derdi varken, gidip biraz da Ömer'in ilişkisini bozayım maksadıyla gazetecilere fitne vermek neden tatlım, anlatsana biraz. Ateşin altına odun atmak bu, anası kılıklı seni! Hayır, ya yaktığın ateş, benim esas çiftimin ameliyatlı yerine gelseydi? Zaten diken üstünde, uçurumun kenarında son sürat bir araba içinde, yarın hangi engele takılıp kalacakları belli olmayan bir ilişki yaşıyorlar burada. Ben evde Ömer ve Defne'sini izlerken çıt çıkarmıyorum, beni duyarlar da bir de Defne buna trip atar falan diye. Yahu sevgili Koca Neriman İplikçi bile, baktı durum gerçekten vahim, baktı ki beterin beteri varmış, teslim oldu bu aşka, kabul etti, yoldan çekildi, hatta yolu açacak bile diye umduğumuz noktada. Sen ne mana Sude? Ben de bu noktada takılı kalıyorum. Denize düşen yılana sarılır, Sude level atlamış, doğrudan Deniz'e sarılıyor. Come on, my little bad girl, are you serious? Yasemin'den, Sinan'a giden yolların önce Deniz'den geçtiğini öğrenmiş de gelmiş zaar, yoksa bu hareketi başka türlü açıklayamayacağım. Sude'ciğim, dön tatlım, geri dön, çok yanlış yollardasın sen, o yol, yol değil. Seni her ne kadar sevmesem de korumak istiyorum, İplikçi'sin neticede, başına bir şey gelse en çok Ömer'im üzülecek, yarın bir gün büyük annen olacak Türkan Teyze'me, "Komşulara karşı çok ayıp oldu" dedirtecek şeyler yapma, geleceği düşün.
Yasemin bence bu şirketi çok yanlış bir zamanda, yanlış bir hırsla, yanlış yerde açtı. Kötüden iyiye evrildiği ve iyi kalabildiği için kendilerini, Derya'nın 12. bölüm tonlamasıyla "The Kadın" ilan ettiğimi, herkesler bilir. Lakin hazır iyi olmuşken, bu diyarları terketmeliydi. Deniz'in Ömer'e nefret uzantılı Defne manyaklığıyla tökezlediği yetmezmiş gibi, şimdi başına bir de Sude çıktı. Hayır nedir bu kadının İplikçi'lerden çektiği? Yasemin Sude'yi işe alırken, onun ne kadar kötü olduğunu bilerek işe aldı ama o şirket en çok Sude'nindir bence. Çünkü şaka bir yana, Yasemin ve Defne Passionis'in liderlerine olan aşklarını işle karıştırırken, Sude nefreti sayesinde çok çabaladı. Gönül ilişkisi yüzünden Sude'yi işten kovmak etik değil ama sen de bir Ömer İplikçi değilsin, ne anlarsın etikten Yasemin, peh. Kıskanan Defne ne yapmalıydıysa, kıskanan Yasemin aynen onu yaptı ve Sinan'a sahip çıktı. Triplere girmedi, inanmayı ve yanında kalmayı seçti, gözüme daha çok girdi. The kadındır o demiş miydim? Yasemin'in aklı işte, Sinan'ın gözü oynaşta derken, Sinan'dan Yasemin'e gelmesini beklediğim teklif, Yasemin'den Sinan'a geldi. Zaten Sinan'da biraz akıl olsaydı, Defne'nin cenderesi bitmişti, ben de bir hoşum. Yasemin-Sinan ilişkisinde de pek fazla yol katettiğimiz söylenemez, 13 hafta oldu şaka bir yana, bir ara onlar da evlenmeyi düşünüyorlar işte. Pardon, Sinan düşünüyor, Yasemin henüz bunu bilmiyor. Kiralık Aşk değil, karın ağrısı ilişkiler efendim. Kiralık Aşk olsa işin içinden bin kere çıkardık, arap saçına döndük.