Hastanede Fehmi ve Mukaddes bizimkilere olayın nasıl olduğunu ısrarla sorunca bir iki ık mık da orada ettiler ama yine Zeynep açtı ağzını, bir çırpıda, tek cümlede; biz aslında evli değiliz, Selim de Fatih'in çocuğu değil deyince ikisi de önce şoka girdiler sonra tek tek yere düştüler.
Burada da hoşuma giden, Mukaddes'in her şeyin yalan olduğunu öğrendiğinde yüzündeki gülümseme ile bayılması oldu. :)
Sıra geldi kız tarafına
Bakalım Reis Baba'sına durumu nasıl izah edeceklerdi. Evet çok zordu ama ok yaydan çıkmıştı bir kere. Ne yapıp edip gerçekleri anlatmak zorundaydılar. Tabii ki içeri girmeden belki de son dualarını ettiler. Bu sahne de beni çok güldürdü. :)
Kolay olmadı elbet ama neyse bedeli ödemeye razı bir şekilde karşılarında Yadigar Hala ve Derin Şevket, gözlerini yumdular, dilleri çözüldü.
Şevket Reis sessiz kaldı. Duydukları karşısındaki şoku atlatmaya çalışıyordu ki, küt diye bayıldı Yadigar Hala. Oldu mu sana dört baygın?
Bir kaç gün geçti üzerinden Şevket'in ağzını bıçak açmamıştı. Dayanamadı sonunda Zeynep geçti babasının karşısına. Bir şey söyle baba dedi. Bağır, çağır, kız ama bir şey söyle!... 'Söyleyecek bir şey bırakmadın ki' oldu ilk sözleri babasının. Derin Şevket derinden yaralanmıştı belli ki.
Sonra bir bir döküldü Zeynep, Her şeyi anlatıp babasız kalmayı göze alamamıştı. Zaten annesiz geçmişti ömrü bir de bunca yalandan sonra babasız mı kalsaydı. Ama Şevket bağrına bastı kızını. Dedi ki; hiçbir yalan kızını bir daha görememekten daha büyük bir acı veremez! Tabii Şevket de, Zeynep de ben de ağladık bu sözler karşısında.