Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Başka hiçbir şeyin umrumda olmadığını anlamıyorsun değil mi?
Sezon: 1 Bölüm: 32

*Çay sever misiniz? Ben çok severim. Mahalle kültüründen mi gelir bilmiyorum ama bizim evde çay sürekli demlenir, arkadaş ortamımda da öyledir genelde. "Dur bi çay koyayım, konuşuruz," vardır sürekli. Az samimi olduğum insanlara "Buluşup birer kahve içelim," derim ama en yakınlarımla, genelde çay içerim mesela. Benim için çay samimiyettir.

Defne de çok seviyordu işte çayı. Kendini taşıyamayacağı, aklının artık çalışmayacağı andaydı, yorgun bedenini taşıyan ayakları onu sevdiği adamın kapısına kadar getirdi ve "Çay yapar mısın bana?" diye sordu. Ağlıyordu, çaresizdi, çaresi Ömer'di. Olmak istediği yerdeydi. Ait olduğu yerde, yaşadığı her şeyi kapının eşiğinde bırakıp, sadece sıkı sıkı sarılmak ve sıcak bir şeyler içmek istiyordu. İhtiyacı vardı buna, artık dayanamıyordu.

*Fakat, Ömer için o kadar kolay değildi bazı şeyleri yok saymak. Olmamış gibi davranmak. Artık Defne'nin kendisinden bir şey sakladığı gerçeğini fazlasıyla biliyordu, en önemlisi canının ne kadar yandığını vurgulaya vurgulaya göstermişti Defne, son bir kaç hafta içinde. Merak ediyordu, ki merak insanın içine bir kez düştüğünde alev topu hissi yaratır. Söndürmenin tek yolu da, o merakın giderilmesidir.

En önce Defne'ye güvenemiyordu Ömer, ki bunda haklıydı da. Sadece Ömer cephesinden baktığımız zaman, bu kadar sabırlı olmasına şaşırıyorum bile. Çok sevdiğinden sanırım. O yüzden hiç anlayamamazlık yapmıyorum sarılmak için tereddüt etmesini, kendini teslim edememesini. Fazlasıyla anlıyorum Ömer'i. Yarın Defne'nin tekrar gitmeyeceğine inanması çok zor. Yine de Defne'nin sadece ikisinin olduğu anlardan birini yaşamasına izin veriyor, yine "Nasıl istersen Defne," diyor, yine sarıyor sevdiği kadını kollarıyla, göğsünü yastık yapıyor ona, öylece sarılıyor.

*Ve dizinde uyuyor Defne'si Ömer'in. Saçlarını okşuyor ve bu sırada kim bilir neler geçiriyor aklından. İnandığı her şeyi alaşağı edecek şeyin ne olduğunu sürekli düşünüyor. Ve soruyor da ısrarla Defne'ye, söyler belki umuduyla. Defne'yse "Hala bulucam derdindesin, ipin ucunu bırak, boşver, inan, bana bıraksan n’olur," diyor. Bu sırada Ömer İplikçi, önce dürüstlük seviyesini çıkartıyor bu sefer de Allahu Ekber Dağları'na, "Ben anneanneni aradım," diyor. Ben bu kısımda derin bir ah çekiyorum. Bunu bile saklamıyor Ömer Defne'sinden. Devam ediyor, "Söylemiyorsun, gelmiyorsun, kalmıyosrun da, ne başlayabiliyoruz, ne bitirebiliyoruz, yani böyle havada asılı kaldık sanki. Güzel diyorsun da şimdi ben sana nasıl inanayım,  nasıl bırakayım?" diye. Defne'den de hepimizin adına bir "Ne desen haklısın," cevabı geliyor. Tüm sorularının yanıtını almadan yaklaşamayacak Ömer Defne'sine.

*Şimdi izninizle kocaman bir paragraf açıp Ömer İplikçi'nin zekasına gelmek istiyorum. Güvenim o kadar tamdı ki, Arş'a kadar yükseldi bunun gururu bende. Bakın Ömer bu Kiralık Aşk meselesini çözemez elbette ama işin içinde bir Neriman, Necmi vs olduğunu aslında çok kolay anlar, sadece konduramadığı çok şey var. Ama olaya etkili bir giriş yaptı, Rossini'yi şak diye sordu Defne'ye. Defne "Sen seviyorsun diye yaptım, duydum işte bir yerden," diye geçiştirdi mevzuyu. Ömer bir de bu kısımdan soru işaretini kazıdı kafasına. Sherlock Holmes'u yardımına çağıracak yakında, az kaldı. Ama Defne'nin kendisine söyleyemeyeceği kadar büyük bir şey söz konusu olduğunda, kim bilir yanlış kaç şey düşünüyor, işin içinden çıkamıyor.

1 2 3 4 5
Dilara Pamuk
07/02/2016 13:30
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR