Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Ekrandakilere b.k atmayı niye seviyoruz?

Merhaba herkese,

Bugün bir süredir kendi kendime düşündüğüm ve blogda yazmaya karar verdiğim konu, akşamüstülerin vazgeçilmez programı, eğitim, gelir ve kültür seviyelerinin farkı diz boyu olan kitleleri dahi et ve tırnak gibi birbirine bağlayan, nedenini bilmediğimiz halde çılgınca keyif aldığımız ve tüm negatif düşüncelerimizi altınını korumak isteyen aç gözlü Smaug’un alevleri püskürme hiddetinde dışavurduğumuz (bu kadar betimleme yeter sanıyorum) program, ‘Bu Tarz Benim’ ve Türk halkı olarak bizlerin ekrandakileri ya da çevremizdekileri tenkit etmeyi niçin bu kadar çok sevdiğimiz hakkında.

Şahsım kadar insanları yok yere eleştirmeyi yanlış bulan birinin bile izlerken terör estirdiği bu programların aslında içimizde, bilinçaltımızın tozlu köşelerinde çok da sağlam durmayan bir şeyleri etkileşime geçirip o canavarları uyandırdığını düşünmeden edemiyorum. Carl Jung’un Kollektif Bilinçaltı teorisinin günümüze yansıyan modeli tahminlerime göre bunun gibi bir şeydir herhalde. Kendisinin bu teorisinden biraz bahsetmek gerekirse, Jung’a göre bilinçaltımızın bir parçasını toplu, geçmişten geleceğe tüm insanlık olarak paylaştığımız bir bölüm oluşturuyor. Bakış açımızı, fikirlerimizi hatta günümüz trendlerini oluşturan öğelerin bile kökeninin bu olduğunu savunuyor.

Şöyle ki, binlerce yıl önce yazılmış mitlerin kahramanlarına baktığımızda, özellikle Jung’un teorisine göre incelediğimizde gördüğümüz arketipleri aslında günlük hayatımızda ya da güncel eserlerde de görebilip ve davranışlarını tahmin edebilmemize yarıyor. Bir bağlamda insanlığı birbirine bağlıyor da diyebiliriz.

Gandalf’ı gördüğümüzde kitapları okumamış, filmleri izlememiş olsak da aklımıza yaşlı, bilge adam figürü geliyor, bizim kültürümüzde bile rüyalara giren ak sakallı dede olmasının ortak bilincimizle bir alakası olabilir mi? Yani acaba herkesin bir anda programın ilk haftalarında ezilen ve psikolojik olarak tartaklanan (ya da yayın esnasında öyle görünen aslında olayın gerçek akıbeti ile ilgili pek bir fikrimiz yok zira) Nur’u desteklemesi, dobralığı ile nam salmış Ayşegül’e sinir olması, farklı davranışları ve egzantirik kıyafetleriyle dikkatleri üzerine çeken Özlem’e hayret etmesinin sebebi bu kolektif bilinç olabilir mi? Belki de olayları çok yanlış değerlendiriyoruz, ancak ortak bilincimiz sebebiyle benzer tepkiler veriyoruz, ya da aslında en başından neden değerlendiriyoruz ki, yani bize ne?

Freud’un teorisini yetersiz bulmasıyla analitik psikolojiye bu şekilde yeni bir soluk getirmiş Jung. Psikoloji ve arketiplere ya da ne bileyim literary criticismle ilgileniyorsanız bu konuyu araştırmanızı tavsiye ederim, gerçekten ufkunuzu açacaktır. Tükettiğiniz tüm yazılı, işitsel ve görsel eserleri bu teoriye göre yorumlayarak bir kaç hafta geçirmeniz değişik bir deneyim olacağı garantisini veriyorum.

Bu bahsettiğim kolektif birikimin genetik olarak aktarılıp aktarılmadığı ile ilgili tartışmalar akademik dünyada süredursun, biz konumuza dönelim. Bu tarz benim programı nasıl oluyor da bize bir katkısı, getirisi, götürüsü olmadığı halde içimizdeki canavarı uyandırabiliyor?

Bir süre okulda eğitimini aldığım ve daha sonra amatörce ilgilendiğim psikoloji başlıkları ile kendi gözlemlerimi karıştırıp kendimce nacizane bir kaç teori ile çıkageldim.

1 2 3 4 5
Berrak Tuna
01/02/2014 19:05
YORUMLAR




DİĞER HABERLER