Güney Kore dizisi (K-Drama) Flames Of Desire'dan uyarlanan Hayat Şarkısı dün akşam ilk bölümüyle Kanal D'de yayın hayatına başladı. Yapımcılığını Gül Oğuz'un (Most Production), senaryo uyarlamasını Mahinur Ergun'un (hayranıyım) yönetmenliğini Cem Karcı'nın yaptığı dizi, eli yüzü düzgün bir ilk bölümle karşımıza çıktı.
Sekiz yaşındayken aşık olduğu Kerim'le (Birkan Sokullu) evlenebilmek için tüm ailesini ve önüne çıkan herkesi harcamaktan zerre gocunmayan Hülya'nın (Burcu Biricik) saplantılı aşkını anlatan hikayenin ilk bölümünün sonunda seyirciye "e şimdi ne olacak?" dedirtecek başarı yakalanmış.
Dizinin tanıtımları dönerken daha önce Şeref Meselesi'nde Yiğit'e ulaşmak için herkesi harcayan haris Kübra olarak izlediğimiz Burcu Biricik'in "Onu önce ben gördüm, ben evleneceğim!" bağırışlarını duyduğumda açıkcası Kübra'nın spin-off'unu seyredeceğiz herhalde diye düşündüm. Hülya'yı seyrederken Kübra'ya saydırdığım gibi saydırdığımı farkedince teşbihte hata etmediğimi de anladım. Hülya'nın küçükken de büyüdüğünde de kişiliğini zerre değiştirmeden (hatta daha da ileri seviyeye yükselterek) aynı psikopatlıkta devam etmesi karşımızdaki esas kızın seyrederken bileklerimizi kolonyayla ovduracak manyaklıkta olduğunu gösterdi bize. Hülya değişir mi bilmem ama bu haliyle seyircinin sinir telleri ile ince ince oynayarak kendini izletebilme potansiyeli var. Hani sinir oluruz ama bir yandan da daha ne kadarını yapabilir ki dediğimiz kötü karakterler merakımızı celbeder ya, işte tam da o hesap. Ekranlarımızın ilk kadın anti kahramanı Kara Melek - Yasemin Saylan seviyesinde bir yılanlığı seyretmeyi de tercih edebilir seyirci hiç belli olmaz. Mahinur Ergun'un usta kalemi seyirciyi çok da kızdırmadan bu ince ayarı verecek yetkinlikte zaten.
Seyretmeyenler için ilk bölümde Hülya'nın bizi sinir krizlerine sokan yılanlık seviyesini kısa bir özet geçeyim:
Birbiriyle geçmişten gelen kırgınlıklarını bitirmek isteyen Bayram (Ahmet Mümtaz Taylan) ve Salih (Ahmet Saraçoğlu) çocuklarını (Melek ve Kerim) nişanlar. Kerim'i görür görmez aşık olan Melek'in kardeşi Hülya'nın, sekiz yaşındayken "Onu önce ben gördüm, ben evleneceğim!" diye ortalığı birbirine katmasına (hepsine külahlarını ters giydireceğinden habersiz) gülüp geçerler. (Yeri gelmişken söyleyeyim Hülya'nın küçük halini canlandıran Sibel Melek Arat çok çok yetenekli bir çocuk. Hülya'nın ne çeşit bir manyak olacağının sinyallerini müthiş yeteneğiyle bize hayranlıktan ağzımızı açık bıraktırarak verdi. Yolu açık olsun tatlı meleğin.) Aradan 12 yıl geçer, Kerim Almanya'da çevre mühendisliğinden mezun olur, Melek lise mezunu bir ev kızıdır. Hülya ise üniversite okumak için İstanbul'da yaşıyordur. (ki ben okuduğunu da sanmıyorum) Bayram, Salih'e verdiği sözü tutmak için Kerim'in tüm karşı çıkmalarına rağmen çocukları nişanlamak için bir bayram sabahı köyünün yolunu tutar. Melek'in de bu izdivaça gönlü yoktur. Kerim ve Melek aralarında anlaşıp büyükleri üzmeden sahte bir evlilik yapmak için anlaşırlar. Psikopat Hülya da bayram dolayısıyla köydedir. Kerim'in ablasıyla nişanlanacağını duyunca planlarını yapmaya başlar. Babasının Melek'e aşık saftirik çırağını gaza getirip ablasının üstüne salar. Melek çırakla cebelleşirken babasına eve bir adam girdi diye fitili verip ablasını saftirik çırakla aynı odadayken babasına ve Kerim'in babasına bastırır. Bitti miii, bitmedi. İki baba "ay ben şok!" kıvamındayken Hülya feryat figan kopartarak "Yetişin komşular, ablamın ırzına geçiyorlar!" diye bütün köye ablasının iffetini bir güzel karalar. Hülya'nın koparttığı bu kıyamet esnasında baba küt diye sekte-i kalpten hakkın rahmetine kavuşur. Bitti miii, bitmedi. Babasını toprağa verdikleri gün olanlardan ambale olan Bayram'a "Ablamın namusu kirlendi, babama da söz verdin Kerim'e de beni alcan mecbur,” minvalinde işmar ederek Kerim'e kavuşur. Yok yere adı çıkan bir abla, tüm bu olanlara dayanamayıp ölen bir baba ve onun ölümüne sebep olmaktan zerre pişman olmadan cenazesinde tek gözyaşı dökmeyen Hülya.