Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
Yeni çöpçatan programları: Yol Arkadaşım ve Hayat Sevince Güzel

Reality TV kuşkusuz en aşağılanan program türlerinden biri. Çoğu zaman banal ve önemsiz olarak nitelenip itelenir. Öte yandan haberler, ciddiyeti temsil eden bir program türüdür. Tonu, yapısı, akışı ve görüntüsüyle saygı uyandırmayı hedefler. Halbuki haberlerde gördüklerimizle eğlence programları arasında paralellikler vardır.

Evlilik,  memleketimizde kültürel olarak müthiş önemli bir konu. Her gün haberlerde devlet büyükleri en mahrem konulara kadar girerek kadın-erkek rollerini tanımlıyor. Küçük yaşta yapılan evlilikler, akraba evliliklerinin kötü sonuçları, poligami, dini nikâhlı evlilikler, aile içi şiddet, kadın cinayetleri… Bunlar günlük haberler içinde sürekli rastladığımız konular. Öte yandan koca bir endüstri de evlilikten besleniyor; kuyumcusundan, pırlantacısına, düğün salonundan, mobilyaya, porselenden, geceliğe kadar.

Bu hafta iki çöpçatan programı yayınlanmaya başladı.  Bunlar; Show TV’de Seda Sayan’ın sunduğu Yol Arkadaşım ve Star’da Perihan Savaş ve Sinem Yıldız’ın sunduğu Hayat Sevince Güzel.  Yol Arkadaşım’da bir halk jürisi var, evlenmek isteyen kişilerin birbirine uygun olup olmadığını değerlendiriyorlar. Yedi kere evlenip boşanmış bir kadının bu programı sunmasıyla ilgili zaten sayısız espri yapıldı. Bununla birlikte,  programı yayından kaldırılan Seda Sayan’ın da bir iş yapması lazım sonuçta. O da belli ki yükümlülüklerini yerine getiriyor. Yol Arkadaşım’da evlenmesi için uygun olup olmadığı değerlendirilen çiftler; Alparslan&Şeyda ve Serdar&Gökçen. Her gün çiftlerle ilgili daha ayrıntılı bilgiler veriliyor: Ne iş yaptıkları, evlilikten beklentileri öğreniliyor ve halk jürisi de onların ne kadar uyumlu olduğuna karar veriyor. Örneğin mutfak beziyle yerleri silen Şeyda’yı jüri fena halde kınadı, yerin dibine soktu.  Buradan anladım ki jüri hijyen konusunda çok bilgili. Çünkü uzun uzun bezden hareket ederek Şeyda’nın gelinlik vasıflarının yeterliliği konusunda konuştular.

Hayat Sevince Güzel’de; sekiz erkek, sekiz kadın –bunlar programın kadrolu elemanları- ayrı yerlerde oturtuluyor. Zaman içinde kendilerini tanıtıyorlar. Programın herhangi bir formatı olmadığı için biraz bayır aşağı yuvarlanarak gidiyor.  Tıpkı bir taşra kabul günü kıvamında, eklektik bir tarzda ilerliyor. Örneğin; dün “kıskanmak” hakkında konuşuldu. Katılımcılardan Ferhat,  konuyla ilgili görüşlerini “Ben kadınımı kıskanmam ama koruma duygusuna girerim, affedersiniz çok kısa giymeyecek, hani bu şekilde giyinmesine karşı çıkarım tabii,” diye bildirdi. Bir başka katılımcı ise “Eski eşim Bartın güzeliydi,” dedi. Biraz böyle karışık bir program… Kilo vermek isteyen Eylül de var, ilk eşinden şiddet gören İlknur da, müstakbel kocasının muhakkak iyi para kazanmasını isteyenler de orada. Hayat Sevince Güzel, bayanlı mayanlı konuşmaların olduğu, insanların gerekli gereksiz her konu hakkında fikir beyan ettiği uzun bir program. Programın kimse ne hakkında olduğunu anlamadığı için olsa gerek, bugün Sinem Yıldız ; “Biz her şeyi yapıyoruz. Önce dertleri dinliyoruz. Mesela kardeşler, kavga edenler… Mutluluğun kapılarını açıyoruz,” diyerek ne yaptıklarını anlatmaya çalıştı. 

Reality TV; röntgencilik, tarafların birbirine üstünlük sağlamak çabası ve küçük düşürme üzerine dayanır. Aklını nasıl göründüğüyle bozmuş kadınlar, bir adamı elde etmek için verilen ölümcül mücadeleler… Özetle çağlar öncesinin değerleri üzerine dayalıdır. Reality’nin bir alt türü olarak niteleyebileceğim çöpçatanlık programlarında ise, incinmiş egolar ve kırık kalpler en temel hazinedir. Gereğinden fazla ümitli kadınlar, kendinden fazlasıyla emin hatta küstah adamlar. Her iki programda da bunlardan yeteri kadar var.

Ancak, ben her zaman ne anlattığı belli olmayan, arkasında “bilmem nenin yapımcılarından” yazan, bir sürü ünlü insanın oynadığı ya da şu filmle bu filmin birleşimi diye pazarlanan tüm ürünlerden korkarım. Esra Erol, Flash TV’den bu yana çöpçatan programını başarıyla sürdüren, beklentilerin karşılığını veren bir programcı. Ondan sonra yapılan programlar, onun taklidi olmaktan öteye gidemediler. Bu iki yeni program da baştan kaybetmeye mahkûm görünüyor.

Çoğu program birbirine benziyor, doğru. Çünkü bir grup prodüksiyon şirketi tarafından yapılıyorlar. Onların da böyle görünmesini isteyen kanallar. Çünkü yapımcılar da kanalların istediği standartlarını uyguluyorlar.

Reality programları çoğunlukla hainlikle, acımasızlıkla suçlanır. Bununla birlikte insanları yemek yerken, alışveriş ederken, göbek atarken, sıradan işler yaparken izlemek kadar sıkıcı bir şey yok. Reality televizyonunu, drama ögeleriyle işlendiği zaman izlemek son derece zevkli ve insanların hassas noktalarına basmanın bir sürü yolu var. Reality Showların izlerken suni bir his vermesinin sebebi ise, sıradan insanların iyi oyuncu olmamasından ve yönetmenlerin de drama yönetmeni olmamasından kaynaklanıyor.

YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI