Ejder esiyor gürlüyor ama huyuna suyuna gidildiğinde adeta bir kedi gibi görseniz. Örneğin Nağme beceriksiz olduğu için kahvaltıda kocasına yaptığı tostları yakıyor ama kocası ona hiç kızmıyor, fakat yani her şeyin de bir sınırı var, kendisine sorulmadan iş görüşmesine gidilmesini hazmetmesi vakit alıyor, sonra ertesi sabah işe beraber gidip karısının çalıştığı yeri görme şartıyla sakinleşiyor, Nağme onu bin bir türlü şirinlik numarası çekerek sakinleştiriyor. Ejder de diyor ki ; “Akşama eve erken gel, kapıdan girince seni görmek istiyorum.” Emret komutanım, olur paşam.
Yetmedi, konağın da bir istihbarat teşkilatı var. Nağme'nin eltisi Şefika, peşine kuması Elvan’ı ajan olarak takıyor. Böylece, Nağme’nin iş arkadaşı ile konuştuğu Ejder’e yetiştiriliyor. Ejder işi gücü bırakıp Nağme’nin çalıştığı müzik kursunu basıyor (Atatürk Kongre Kültür Merkezi), birlikte piyano çaldığı patronunu dövüyor ve kadının elinden tutup sürükleyerek dışarı çıkarıyor.
İş görüşmesine annesiyle giden, çalışmak için kocasından izin alan bir kadından ve karısının patronunu döven bir adamdan bahsediyoruz. Nasıl daraldınız mı? Sizin de saçınızı başınızı yolasınız geldi mi? Ama daha bitmedi.
Daha sonra Nağme annesinin ayarlaması sonucunda müzik kursunun sahibi ile bu sefer bir otel lobisinde buluştu ve kocası tarafından yine aynı şekilde basıldı. Ejder yine adamı yumrukladı ve yine Nağme’yi aldı götürdü.