Ona artık Caitlyn diyeceğimiz insanın kim olduğunu bile yazmadan hoş, havalı, 60’lar pin-up mayosuyla gayet çekici duran yaşı hafif geçkince, masum masum bakan bir kadın fotoğrafı... Ve sadece kapak kredisi olarak da üç aydan uzun süren görüşmeleri Caitlyn’le çeşitli mekanlarda gerçekleştirmiş, ‘hayatımın en önemli işlerinden biriydi’ diyen yazar Buzz Bissinger’ın ismi ve Caitlyn’i fotoğraflayan bir başka efsane de fotoğrafçı Annie Leibovitz’in ismi...
Caitlyn, Buzz ve Annie...
İşte her şey böyle başladı. Olimpiyat madalyalı, halk kahramanı bir dekatlon atletinin ona sadece Caitlyn dememizi isteyen bir kadına dönüşüm hikayesi Vanity Fair’le beraber dünyayı salladı.
Sonrası ise tufan. Caitlyn bohçasında ne varsa ortaya dökerek kendisini medyanın önüne attı ve ardı arkası kesilmeyen yorumlar başladı. Türk medyası dünyadaki kadar bu konuyu irdelemedi ama Caitlyn hakkında çıkan bir kaç yazı okudum. Bunlar arasında gördüğüm kadarıyla en tumturaklı ve düzgün olanı Binnaz Saktanber’in yazdığı, uzun versiyonu Socrates dergisinde, kısaltılmış hali de Ekranella’da yayınlananıydı bence. Düzgün bir Caitlyn portresiydi okumak istediğimiz ve bu versiyondan bunu alabildik. Bir de çok ünlü yazarlarımızın Caitlyn analizleri var ki bence felaket ötesi. Yorum hakkıyla başlayıp, her yere saygılı olmaya çalışıp ama en alt metinde ortaya transfobi faş etmekten öteye gidemiyorlar.
Anladığım kadarıyla insanlar Caitlyn’in bu geciken yolculuğunu Kardashian şovuna ve şovun kazandığı muhteşem reytingler ve reklam gelirlerine bağlıyor. “Para” diyorlar yani özetle “O kadar çok para kazandılar ki Kardashian’lar, şovun gerisinde kalanlar bu servetten nemalanmak için cinsiyetlerini bile değiştirip kendilerine alan açmak istediler.”