Gelelim oyunculuklara. Gürkan Uygun’un hem oyunculuğunu hem de kişiliğini çok severim. Tabii bir de sesini. Dizinin jenerik şarkısını pek de güzel seslendirmiş. Orhan’ı da gayet güzel kotarmış. Ayça Varlıer açıkçası seyretmeyi sevdiğim bir oyuncu değil lakin gayet güzel bir Leyla çıkarmış ortaya. Necip Memili ise gözümde deli enerjisi olan bir oyuncu olduğu için seyretmesi büyük zevk. Bakalım karşılarındaki Karagül’ün muhteşem kötü adamı Kendal’ı geçebilecek mi? Özge Özder acayip yetenekli bir kadın. Umarım canlandırdığı Adile, gölge bir karakter değildir de yeteneğini herkes seyreder. (Bu sezon İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının sahnelediği 12. Gece’deki muazzam performansıyla büyülenmiş biri olarak potansiyelini herkesin görmesi en büyük temennim) Genelde kötü adam rollerinde seyrettiğimiz Umut Karadağ ise bu defa çekip giden kardeşinin gölgesinde kalan Veli’yi oynuyor ve pek de harika oynuyor.
Dizide yan karakter bolluğu olduğu için konu bulma sıkıntısı çekeceklerini düşünmüyorum. Orhan’ın yengesi ve Leyla’nın üvey annesi hikayenin mikser kolunu oluştururken, Anne ve baba veciz sözler söyleyen geçkin karakter kolunu tutmuş. İntikam kolu ise Leyla’nın babası ve abisi. Orhan’ın oğulları ise gönül yarası kanadını tutuyor. Orhan’ın abisinin adının Veli, oğlunun adının Kemal olması çok tatlı bir ayrıntı olmuş. Ama tüylerimi diken eden, Orhan’ın oğlunun amcasının kızı ile aşk yaşaması; detayını ne yaparlar bilemedim. Açıkcası bir içim bulandı. Yirmi yıl Almanya’da yaşayan bir gurbetçi olan Orhan elbetteki köyüne Mercedes’le geri dönmeliydi. Bu tatlı Yeşilçam göndermesi ve fonda çalan Aşık Mahsuni için diyecek sözümüz yok, çok iyi düşünülmüş. Bir de Almanya’daki oğlunu canlandıran Kaan kimdir tanımıyorum ama çok güzel bir ekran ışığı var çocuğun, umarım o da kalıcıdır. Dizinin tema ve içerik müziklerinde Uğur Akyürek ve Ufuk Türk çok başarılı. Sahneler için seçilen tüm şarkılar 10/10‘luk seçimlerdi. Zorlu Cuma günü için benim reyting tahminim Totalde 3. Veya 4.’lük. Rejisi, oyunculukları ve müzikleri 10 puanlık olan dizinin senaryosu 4 puanlık. Üç doğru bir yetersizi taşıyacak mı bakalım? Kehribar’da emeği geçen tüm emekçilerin emeklerine, yüreklerine sağlık. Yolu açık reytingi bol olsun.
Söylemezsem olmaz notu:
Dizideki beni rahatsız eden detay ise ADAMLIK müessesesi. ‘’Sen ADAM mısın?’’, ‘’Ben ADAM değil miyim?’’, ‘’Ne ADAMlığını gördük?’’, ‘’ADAMlığımı ezdin!’’, ADAM, ADAMLIK, ADAMCI, ADAMSIZ ADAM, ADAM HIĞAAAA diye bağıracaklar en sonunda diye düşündüm. Anladık hikaye ADAM hikayesi tamam az bir sakin. Bu ne celâl? Zaten televizyonlarda yayınlanan dizilerin çoğu erkek hikayelerinden ibaret. Dizilerde erkek hikayeleri seyretmekten ülkenin kadınları nerdeyse zorla ADAM oldu. Anladık, bir on yıl daha ülkenin yetersiz erkeklerinin egosunu beslemek için erkek hikayeleri çekmeye devam edilecek. Anladık, kadın hikayeleri dizilerde tek tük tutunmaya çalışacak. Anladık, sesini yükselten her kadına ‘’O kimdir, ADAM mıdır? ADAM değilse bile bari Beyonce olsun, biz olmasak aç kalırdı’’ demeye devam edeceksiniz anladık. Bari ADAM, ADAMLIK diye bağıran hayali karakterlerin artık sesini kısın. ADAM’lık söylemlerini bırakıp İNSANLIK söylemlerine yavaş yavaş geçiş yapın. Dizilerde erkek karakterlere, çatara patara tokat attırmayı bırakın. Tek eğlencesi televizyon seyretmek olan bu yoksul ama potansiyeli yüksek halkı eğitmeyi ne zaman akıl edeceksiniz merakla bekliyorum.
Gözlerinize sağlık…
Not: Bu yazı Radikal'de yayımlanmıştır.