Ömer'in ilk fragmandaki konuşması Sinan'la yaptığı bir konuşma sanırım. "Kafamın içinde acayip bir sessizlik var. Acının üstüne çıktım sanki." İşte en kötüsü bu be Ömer! Tek başına hiçbir şey hissedememek! Biliyor musun? En kötü duygu bile hiçbir şey hissedememekten iyidir. Defne ‘siz her şey boş değil mi? Hayatta bazı şeyleri anlamak, bazı şeyleri idrak etmek için bazen dibin de dibini görmek lazım. Senin için Defne‘siz hayat, dipsiz bir kuyunun dibinde olmak gibi. Üstelik bunu kendi ellerinle yaptın. O yüzüğü çıkartmayacaktın!
Dizimizin “can suyu” Koray bütün izleyicilerin duygularına tercüman olmuş yine. “Senin kahrını kuru kızdan başka kim çekerdi? Buz şelalesi!” Aslında bunu en iyi Ömer biliyor da… İşte o gurur yok mu o gurur! İnsana hiç istemediği şeyleri yaptırabiliyor ne yazık ki? Neyse “zararın neresinden dönersen kardır” demiş büyüklerimiz. Çok da doğru söylemiş.
Defne tabii ki çok kırıldı. Üstelik iki hafta geçtiğine göre bu süre zarfında karşılaşmış da olmamalılar. Bizim buz şelalesi büst gibi durduysa daha da incinmiştir. Sonuçta onun da elinden gelen tek şey gitmek. Manisa'ya mı yoksa başka bir yere mi gider bilmem, ama onun da biraz yalnız kalması gerekiyor. Şimdi herkesin yaşadıklarının hesabını yapma zamanı. Çünkü ikisi de öyle bir noktada ki yaralarının yaraları var artık! Önce kendilerini, içlerini tamir etmeliler. İlk fragman yorumumda “Defne'yi gittiği yerden bir getiren bulunur nasıl olsa; sonra da birbirlerini tamir ederler.” demiştim. Sonuç olarak deli gibi pişman ve deli gibi Defne'yi arayan bir Ömer izleyeceğiz bence. Yorum yazımda da yazmıştım. Ömer kendini affettirmenin bir yolunu; Defne' de Ömer'i affetmenin yolunu bulacaktır. Onların yürekleri birbirini bulmuş, birbirine eş olmuş; dolayısıyla o yol mutlaka bulunur ve ben eminim o yol hep birbirlerine çıkacaktır.
Ömer’e yardım edecek kişinin nedense Türkan olduğunu hissettim ben. Ne İso, ne Nihan ne de Serdar. Defne’nin yerini Türkan söyleyebilir Ömer’e. Sadece bir tahmin…
Belli ki Serdar da kardeşini yalnız bırakmamış; en azından o gittikleri yer neresiyse oraya kendisi götürmüş. Sonrasında yalnız kalan bir adet Defne ve gelsin Ömer Beyler ^.^
Defne’nin gittiği yerin doğası beni aldı 13. bölüme götürüverdi. “Sen bana bakıyorsun ya! Sanki böyle bir rüzgar çıkıyor. Bizi hiç bilmediğimiz, daha önce gitmediğimiz bir yere alıp savuruyor öyle.” Bir benzerini bu bölüm duyacağız bu cümlenin. “Rüzgar bizi nereye savurursa savursun hiç kopmasak.” O rüzgar sizi hep birbirinize savuruyor, hep birbirinize yaklaştırıyor aslında. O yüzden kopmanız da mümkün değil Ömer’cim☺ Ama mümkün olan bir şey var! O da bir zamanlar “Şuranda yaşamak istiyorum. Mümkün müdür acaba?” diye sorduğun kadının “seni alıp buradan gitmem mümkün müdür acaba?” diye sorduğunda yüzünde göreceğin kocaman gülümseme… Mümkünler cumhuriyeti mübarek☺ Defne’nin sorduğu “orada mutlu muyuz bari” sorusuna da Ömüş cevap versin bakalım. “Çooook”.
İkinci fragmandan anlıyoruz ki Sinan ve Yasemin barışıyor. Sinan’ın verdiği geyik örneği de çok iyi oturmuş. O kadar geyik bir mevzudan kavga çıkardı ki kendisi; sonunda geyiğe bağlaması cuk oturmuş☺ Fragmanda görünen o evlendirme dairesinin Sinan ve Yasemin için olduğunu düşünüyorum. Bir çılgınlık yapıp aniden evlenebilirler gibi geliyor bana.
Kiralık Aşk’ta herkes önemli, ama şu üç kişi hepsinden önemli. Sadri Usta, Şükrü ve Koriş… Ne öğrenmek istiyorsanız onlar size söylüyor zaten☺ Bunu bir yere not edin☺
Başından beri hep yazdığım gibi her bölümün başında gördüğümüz o düğün Defne ve Ömer'in düğünü. Aksini bir an bile düşünmedim.
Sonuç olarak çok dokunaklı, bazı sırların çözüldüğü, bazı soruların cevaplandığı ve aşkın kazandığı bir bölüm bizi bekliyor. Aşk kazanacak aşk!
Fragman yorumumu Nazım Hikmet’le bitirelim.
“Ah benim sevdasında bencil yüreğinde sağlam sevdiğim, aklıma gelişini seveyim, ne güzel de darma duman ediyorsun beni.”
Sevgiyle kalın…