Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Sahiden üzüm buğusu gibisin Firuze

Firuze kendine aşırı güveniyor olmalı ki, düğününe de işte ve evde kullandığı saç modeliyle gitmiş.

Düğün gecesi, Oğuz’un evlenmeden önce ‘takıldığı’ kızın çıka gelişi, kızı düğünden uzaklaştırmak isterken Oğuz’un trafik kazası geçirerek hastaneye kaldırılması ve kızın hamileliliğinin ortaya çıkmasıyla apar topar bitiyor. Dizinin ilk bölümü de. Firuze’nin, kardeşinin hayatına karşılık istemeden gelin girdiği bu ailede başına daha neler gelecek kimbilir. Bu arada, Demir’in, ailenin emektarının oğlu ve Firuze’nin kocasının şöförü çıktığını belirtmemiştim galiba. Yani işler bir karışık, sormayın.

Gelecek bölümü kesin izleyeceğim. Aslında bu haftadan itibaren perşembe gecelerimi Firuze’ye adamamı sağlayacak her tür unsur mevcut dizide. Bir aşk üçgeni çiziliyor gibi görünse de henüz kimse kimseye aşık değil, herkes eşit mesafede birbirine. Her hafta bütün dengeleri değiştirerek ne güzel işlenir bu hikaye. Ekonomik skalanın iki ayrı ucundan iki ailenin birleşmesinin getireceği çatışmalar, iyi oyuncular, güzel insanlar, şık, zengin ortamlar. Daha ne olsun?

Ancak bu diziyi bana izletmeyecek çok önemli bir unsur var maalesef. O kadar ki, dizilerimizin genel sorunu olan, ‘zenginlerin hayatı şöyledir herhalde’ düsturuyla yazılmış kısımları bile rahatlıkla kaldırabilirim de, bunu kaldıramıyorum. Açıklıyorum: Firuze’nin aralarında kalacağı iki erkeğin ses tonları ve konuşmaları. Biri Almanya’da, biri Fransa’da büyümüş iki yakışıklı genç adam. Fırat Çelik Biscolata erkeği olabilir rahatlıkla. Haluk Piyes, rolünün gerektirdiği efendi, yakışıklı genç adam için ideal. Fakat bir konuşmaya başlıyorlar ki, kanal değiştiresim geliyor. Yurt dışında büyüdükleri için çok doğal olarak ikisinin de hafif aksanı var ama bu hiçbir şey. Bu kadar mı etkisiz ses tonu olur insanın. Aslında Ceren Hindistan’ın sesi için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Ancak güzelliği o kadar olağanüstü ki, bu ‘kusur’ onun işine yarıyor, onu normalleştiriyor. Fakat iki başrol erkeğine dönersek, kusura bakmayın dost acı söyler, onları bu şekilde izlemek mümkün değil.

Ben yapımcının yerinde olsam, Fırat Çelik’e gereksiz yere şakır şukur Fransızca konuşturtacağıma,Fatmagül’ün Suçu Ne’de yardımcı rollerden birinde kasabalı bir balıkçıyı oynarken kendisine niye dublaj yapıldığını bir düşünürdüm. Ya da mesela Nebahat Çehre’nin niye dizilerde hiç kendi sesiyle konuşmadığını.

Yanlış anlaşılmak ve kimseyi üzmek istemem. Normal hayatta bu iki sesin sahibi arkadaşlarımız olsa, bir an bile üzerinde durmayız bu durumun, farkına varmayız hatta. Ancak burada bizi bir illüzyona inandırmak için uğraşıyorlar. Bu seslerle çok zor. Bence hiçbir şey için geç değil. Çok önemli rollerin oyuncuları bile şak diye bir günde değişiyor, iki ses mi değişmeyecek.

Uzun ömürlü olmasını dilerim Firuze’nin.

 
1 2 3
Elçin Yahşi
05/12/2013 20:40
ETİKETLER : ekranella , firuze , elçin yahşi
YORUMLAR




DİĞER HABERLER