Dakika bir gol bir: Tarkan gibi, kendi parçalarıyla ünlü olmuş bir sanatçının konserinde bile daha ilk notalarıyla herkesi kendinden geçiren Aysel Gürel ve Atilla Özdemiroğlu ortak yapımı, Sezen Aksu klasiği Firuze’nin girişiyle başlıyor jenerik.
Firuze’yi oynayan Ceren Hindistan; Nur Çintay, geçen yaz selülit peşinde koşan plaj paparazzilerine onu hedef göstermişti: “Bütün gücünüzle, enerjinizle peşinde koşmanıza değecek; bütün vaktinizi, dikkatinizi hak edecek bir hedef: Ceren Hindistan poposu!” Sadece poposu değil, kendisi de güzel, çok güzel hem de. O kadar güzel ki, o ailenin (yahut herhangi bir ailenin) parçası olduğuna inanası gelmiyor insanın. (Burada derhal Perihan Mağden’in sitemizde yayımlanan Televizyon tipi güzeller yazısına link veriyoruz)
Firuze’nin temiz hislerle bağlı olduğu Demir’i Haluk Piyes oynuyor; 2001 tarihli Barış Pirhasan filmiO da Beni Seviyor ile tanımıştık, sonra Pars: Kiraz Operasyonu’nda izledik. Almanya’da büyümüş, birçok Alman filminde rol almış bir oyuncu.
Ve aşk üçgeninin üçüncü kenarı Fırat Çelik; Fatmagül’ün Mustafası diyelim kısaca. O da Fransa’da büyümüş Fransız dizi ve filmlerinde rol almış.
Oyunculuğa yurt dışında başlamış olmak meselesine daha sonra dönmek üzere, kadronun bu üçlü dışında Yıldız Kültür, Engin Şenkan, Taner Barlas gibi birçok gerçekten iyi oyuncuyu barındırdığını ve çok sağlam olduğunu belirtmekte yarar var.
Firuze, Azize ve Gamze yoksullukla boğuşan bir ailenin üç kızı. Firuze çok ama çok güzel, Gamze küçük ve çok ağır hasta. Azize de her ortanca çocuk gibi, ne yeterince sorumluluk sahibi, ne de fazlasıyla şımarık. Bu aile, daha önce Yaprak Dökümü’nde izlediğimiz köşkte yaşıyor. O da ne uğursuz köşkse, kimseye hayır getirmedi. Alan yoksulluk batağına paçayı kaptırıyor, ahlak elden gidiyor filan.