Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Pargalı İbrahim: Bir devşirmenin dönüşümü

Giriş

Eski çağlardan beri evrenin oluşumundan tutun da insanın var oluşuna kadar pek çok durumun kökeninin açıklaması, mitsel anlatılara dayanır. Mitler, her ne kadar arkaik döneme dair anlatılar olarak kabul edilseler de bugün hala onların izleri masallarda, halk hikâyelerinde görülmektedir. Dahası bu anlatılar, hayatın içinde bizi bize anlatarak varlığını sürdürmektedir. Çünkü Soren Kierkegaard’ın ifade ettiği gibi “mitos, aslında içsel olan bir şeyin dışsallaştırılmasını sağlar” (akt. Saydam 2013: 49). İşte bu kadar “biz”e dair olanı içten dışa doğru çıkartan mitler, popüler kültür ürünlerinde de varlığını sürdürmektedir. Popüler kültür ürünleri, insanlığın var olma sancılarını, özlemlerini, rüyalarını, isteklerini barındıran anlatılar sunmaktadır. Mitlerin kolektif bilinçdışıyla olan ilgisi, onların bütün insanlığa hitap etmesine neden olmaktadır.

İnsanlık, kolektif bilinçdışında bulunan kendi kültürüne, yaşamına dair semboller ve simgelerle mitleri yaratmıştır. Dolayısıyla bugün mitsel anlatıları harita gibi kullanan popüler kültür ürünleri, kolektif bilinçdışına gönderme yapmaktadır. O nedenledir ki fakir kız zengin oğlan aşkını desteklerken öte yandan bu aşka engel olmaya çalışan anne-baba ya da başka bir kişiyi kötü sayar ve ondan nefret ederiz. Kısa sürede çok başarılı bir tasarımcı olan ve başarıdan başarıya koşan fakir ama gururlu kıza hayranlık duymamız, olmayacağını bilsek bile hayallerimize, özlemlerimize denk düşen bir şeyleri barındırmasından kaynaklanmaktadır. Popüler kültür anlatılarına mitsel anlatılar olarak bakmak, onların oyuncularını da mitsel kahramanlar olarak konumlandırmayı gerektirmektedir. Bu çalışma, bir popüler kültür ürünü olan Muhteşem Yüzyıl dizisinin Pargalı İbrahim adlı karakterini mitsel bir anlatı kahramanı olarak ele alacaktır. Pargalı İbrahim’in dizinin birinci sezonu boyunca yaşadıkları, Joseph Campbell’in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu olarak kavramsallaştırdığı ve “monomit” adını verdiği yapı üzerinden değerlendirilecektir. Campbell, mitsel anlatılardaki kahramanın sonsuz yolculuğunu; yola çıkış, erginlenme ve dönüş olmak üzere üç ana bölümde ele almaktadır. Bu üç ana bölümün içinde, bu yolculuğu geliştiren ve anlamlandıran bölümler bulunmaktadır. Pargalı İbrahim’in yolculuğuna bakarken onun sorgulamalarının, hesaplaşmalarının ve belleğini yoklamalarının yer aldığı iç konuşmalar da bu macerayı yorumlamakta harita görevi görecektir. Pargalı’nın iç konuşmalarının karşımıza çıktığı sahnelerin hasodabaşı olması, vezir-i azamlığa yükselişi, Parga’ya gidişi gibi hayatındaki kırılma noktalarının ardından gelmesi, yaşananların ondaki yansımalarının görülmesi açısından önemlidir. Pargalı İbrahim’in bir kahraman olarak yolculuğuna bakıldığında, bir devşirmenin dönüşümünü görmekteyiz. Bu dönüşüm kahraman için meşakkatli bir yolculuktur. Pargalı’nın bu yolda yaşadığı zorlukların onun ruhunda açtığı yaraları gösteren ise iç konuşmalarıdır. Bu iç konuşmalar Pargalı İbrahim’in aslında ne kadar da trajik bir kahraman olduğunu ortaya koymaktadır. Trajik bir kahraman olarak iktidara yürüyen İbrahim, yükselişinin bedelini bir gün canıyla ödeyeceğini bilerek ilerlemektedir.

Yola Çıkış

Mircea Eliade’ye göre mit, her zaman bir “yaratılış”ın öyküsüdür ve bir şeyin nasıl yaratıldığını, Varlığa nasıl katıldığını anlatır (Eliade, 1993: 13). Pargalı İbrahim’in öyküsü de bize onun var olma yolculuğunu ve bu yolculuktaki sancılarını, sınavlarını, başarılarını anlatmaktadır. Campbell, kahramanın yolculuğunun başlaması için bir çağrı olması gerektiğini ifade eder. Pargalı İbrahim’in yola çıkışı da 10 yaşında Parga’dan devşirilip Manisa’ya getirilmesiyle başlar. Bu olay Pargalı İbrahim’in maceraya çağrılışıdır. Ancak burada kahraman, bu çağrıya kendi isteğiyle değil bir zorlama sonucu cevap vermiştir. Bu durumda Pargalı’yı devşirerek Manisa’ya getiren askerler de bu anlatı içinde “haberci”ler olarak adlandırılmalıdır.

Çağrıya cevap vererek yolculuğa çıkmış olan kahramanı doğaüstü yardım beklemektedir. Bundan kastedilen yaşlı bir kadın ya da erkek formunda olan koruyucu bir figürdür. Pargalı İbrahim’in yolculuğunda buna denk düşen ise Manisa’da yanına getirildiği kadındır. Macerasının başlangıcında 10 yaşında küçük bir çocuk olan İbrahim için bu kadın onu yetiştiren ve en iyi şekilde eğitim almasını sağlayan koruyucu bir figürdür. Buraya kadar olan kısım, İbrahim’in yolculuğunda asıl maceraya geçişin hazırlık aşamaları olarak değerlendirilebilir.

İbrahim’in hayatındaki asıl maceraya girişi, av sırasında Şehzade Süleyman ile tanışmasıyla olur. Bu tanışmanın ardından Pargalı İbrahim, Şehzade Süleyman’ın Şahincibaşı olmuştur. Dizinin başlangıcında Pargalı İbrahim’i, Şehzade Süleyman ile birlikte avda görmekteyiz. Bu sırada ulak, Şehzade Süleyman’ın artık Sultan Süleyman olduğu haberini getirir. Süleyman’ın tahta çıkışı sadece onun için değil aynı zamanda Pargalı’nın hayatı için de önemli bir kırılma noktası olacaktır. Çünkü bir yandan Şehzade Süleyman artık Sultan Süleyman’dır, diğer yandan Şahincibaşı Pargalı İbrahim artık Hasodabaşı İbrahim’dir.

Bu durum Campbell’in şekillendirdiği yapıda “ilk eşiğin aşılması”na denk gelir. Buna göre kahramanın macerasında ilk eşiğin aşılması, onun rehber ve yardımcılarıyla birlikte aşırı güç bölgesinin girişindeki eşik muhafızına dayanıncaya kadar ilerlemesini ifade etmektedir. Osmanlı’nın dört mühründen birisi artık onun elindedir. Pargalı İbrahim, saray içerisinde elde ettiği bu konumla pek çok kişinin nefretini üzerine toplayarak karşısında “eşik muhafızları”nın dikildiğini görmeye başlayacaktır. Bu eşik muhafızlarının en çok öne çıkanları, Pargalı’nın her yükselişinde ve adımında karşısına dikilen Ahmet Paşa ile Pargalı’yı Süleyman’la arasında engel olarak gören Hürrem Sultan olacaktır.

İbrahim’in hasodabaşı olmasının hemen ardından gelen sahnede İbrahim’in iç konuşmaları duyulmaktadır:

“Ben Pargalı Rum balıkçı Manolis’le Venedikli Sofia’dan doğma Parga’dan 10 yaşında devşirilen dönme İbrahim. Adım neydi hangi dilde ne anlama geliyordu unuttum. Unutmak özgürlük. Yoksa bırakmıyor kalbini adını aldığın dil, üzerinde yürümeyi öğrendiğin toprak...”

Pargalı’nın bu iç konuşması esnasında 1505 yılında Parga görüntüleri eşliğinde İbrahim’in annesinden, babasından, ikiz kardeşinden zorla alınışı görülmektedir. İbrahim’in hasodabaşı olmasının ardından böyle bir iç konuşma gerçekleştirmesi ilginçtir. Bir yandan yükselirken bir yandan kendi tarihini kendisine hatırlatarak belleğini taze tutmaya çalışmaktadır. Bir yanıyla sarayda iyi bir mevkide konumlanırken bir yanıyla da kişisel tarihine yolculuk yapmaktadır. “Unutmak özgürlük” derken bile unutamadığını, aslında özgürlüğe de hiçbir zaman erişemeyeceğini söylemektedir. Kendisi de çok iyi bilmektedir ki ne kadar yükselirse yükselsin “dönme” olduğu, bir yerden başka bir yere devşirildiği gerçeği peşini bırakmayacaktır.

İlk bölümde Pargalı’nın ikinci bir iç konuşması duyulmaktadır:

“Ben İbrahim. Parga’dan 10 yaşında devşirilen dönme İbrahim. Dönmek nasıl bir şey? İnsan nereye döner? Döndüğü yer neresidir? Geriye dönmek var mıdır? Mümkün müdür? Yoksa kader sadece ileriyi mi gösterir? Geldiğin, döndüğün yer orda mıdır? Bekler mi? Baksan görür müsün? Kalbin dönerken pusulan mıdır? Geçtiğin yerleri unutmadan aynı yerlerden geçerek yine evin yolunu bulabilir misin? Yoksa döndüm değiştim geldim dediğin her yerde ve dilde ve de dinde hala dönme misindir? Dönmek kabiliyet değil zaruret midir İbrahim?”

Bu iç konuşmanın başında İbrahim, Sultan Süleyman’ın odasındadır. Süleyman uyumuştur, Pargalı ona doğru bakar ve iç konuşma duyulmaya başlar. Sarayın koridorlarında yürüyen İbrahim sorgulamaya devam etmektedir. İbrahim, Parga’dan 10 yaşında devşirildiği gerçeğini yinelemektedir. “Dönme” meselesini hem bir yerden bir yere dönmek eylemi olarak hem de bir “olma hali” olarak sorgulamaktadır. Aslında “dönme” olma halinin de “dönmek” eyleminin de değişmeyeceğini, bunun daima bir zaruret olarak kalacağını bilmektedir. İbrahim’in iç dünyasında çektiği sancıların ne orada ne burada, ne o dinde ne bu dinde, ne o dilde ne bu dilde olamama halinden kaynaklandığı görülmektedir. “Geçtiğin yerleri unutmadan aynı yerlerden geçerek yine evin yolunu bulabilir misin?” derken bir yandan ayrı düştüğü Parga’daki evine gönderme yaparken bir yandan yürüdüğü, geçtiği koridorların şimdiki “evi” olan sarayda olması da tesadüf olmasa gerek.

Pargalı kendi var oluşunu, dönme olma meselesini, nereye ait olduğunu kendisi sorgularken çevresindeki kişiler de onun konumunu ona tekrar tekrar hatırlatmaktadırlar. Bu hatırlatmalardan bir tanesinde; Mustafa, Süleyman’ın kucağında küskün oturmaktadır; “Ben kardeş istemiyorum, senin de kardeşin yok. Benim de olmasın,” der. Süleyman; “Olur mu bak benim kardeşim İbrahim var,” der. Mustafa; “Yalan, İbrahim senin kardeşin değil, senin kulun o,” der. Bir sessizlik olur. İbrahim; “İzninizle hünkârım bir ihtiyacınız olursa kulunuz dışarıda olacak,” der ve çıkar. Bu sahnenin hemen ardından İbrahim’in iç konuşması duyulmaktadır: “Ben İbrahim. Döndüğü her kıblede yabancı İbrahim. Alnını değdiği her toprakta, rüyayı gördüğü her dinin peygamberi tarafından cennetten sürgün edilen, kendi cehenneminde yanan, serin uykular haram edilen İbrahim.”

Şehzade Mustafa, Pargalı’ya kul olduğunu hatırlatmıştır. Her ne kadar Sultan Süleyman onu kardeşi gibi görse de gerçekte böyle olmayacağını kendisi de bilmektedir. Ancak bunu Mustafa’nın ağzından duymak Pargalı’yı yıkmıştır. Pargalı İbrahim, gerek Ahmet Paşa olsun gerek saray çevresinden başkaları olsun kendisine kul olduğu söylendiğinde, bunu gururla kabul etmektedir. Ancak Mustafa’nın saltanat soyundan birisi, aynı zamanda Pargalı için ayrı bir değere sahip olması, söylediklerinin daha etkili olmasına neden olmaktadır. Pargalı’nın bu iç konuşmasıyla artık cennet, cehennem ve arafta olma halini sorgulamaya başladığı görülmektedir. Nereye dönerse dönsün yabancıdır.

1 2 3 4
Zeynep Nagehan Kahveci
06/07/2016 15:18
YORUMLAR




DİĞER HABERLER