Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZEL
Müge Turalı Pak: “Ekipçiyim, çünkü eski basketçiyim”

1 KADIN 1 ERKEK TÜRKİYE’DE OLMAZ SANIYORLARDI

Sektöre getirdiğiniz yeni ve dinamik projelerden söz etmiştik, 1 Kadın 1 Erkek biraz üstünde konuşmayı hakediyor değil mi?

Ben 1 Kadın 1 Erkek’i yaptığımda herkes Türkiye’nin böyle bir projeye hazır olmadığını söylüyordu. Ben de “Evet bir kısmı hazır olmayabilir ama bir kesim de çok hazır,” diyordum. Cannes’a çağırdılar beni dizinin Türkiye‘deki başarısını konuşmak için.

Cannes’da 1 Kadın 1 Erkek’i sektörün profesyonellerine anlattınız yani...

1 Kadın 1 Erkek, 25 ülkeye satılmış bir projeydi zaten. Fakat Ortadoğu ülkesi olarak düşündükleri Türkiye, projenin geleceği açısından en umutsuz oldukları ülkelerden biriydi. Dizi yedi buçuk yıl sürüp , fenomen haline gelince, Avrupa’nın dikkatini çekti, deneyimimizi Cannes’da anlatmamı istediler.

Ben aslında 1 Kadın 1 Erkek’le ilgili olarak özellikle reklamcılara teşekkür etmek istiyorum. Çünkü projeyi ilk onlar keşfetti, reyting’ine share’ine bakmadan yedi buçuk yıl boyunca bizi desteklediler. Digiturk’te nispeten küçük bir kanal olan Türkmax’tayken bile. Diziyle birlikte reklam satışları artmaya başlayınca iş çok benimsendi. Daha sonra iki program daha yaptım Türkmax’de: Kamera Kafe uyarlaması Kahve Bahane ve Açık Mutfak. Bu tarz programlara Türkiye’de talep olduğunu kanıtlayabilen ender yapımcılardanım. Talep var mıymış? Varmış. Seyredildi mi? Seyredildi.

Bunun üzerine çağırılıp da Cannes’da anlattığımızda, verilerimize inanamadılar. 1 Kadın 1 Erkek’in küçük bir skecini internete koyduğumda, bundan üç buçuk yıl önce, 24 saat içinde 1 milyon 400 bin tık alıyordu. Cannes’da çıkıp bir bira markasının örneğini veriyorlardı, dijitalde bir yıl içinde 1 milyon kere izlendi diye. Biz 24 saat içinde 1 milyon 400 bin tık almışız. Tabii ki iki­üç dakikalık küçük skeçler ama gerçekten inanamadılar sonuçlara.

Avrupalı içerik sağlayıcılarını şaşırtmak ayrı bir keyifti doğrusu. Bizden sonra başka projeler geldi elbette. Leyla ile Mecnun, Kardeş Payı internette yoğun izlenen projeler arasında.

KİRALIK AŞK, BİLGİYE AÇ OLAN GENÇLERİ İNCE İNCE DOYURDU


Kiralık Aşk’ın farkından bahsetsek biraz?

Duygusal, hızlı ve komik. Bilgiyi direkt olarak vermiyoruz senaryoda. Bilgiyi eğlenceye gömerek verdik ve müthiş bir alıcı kitlesi yarattık. Buna bizzat tanıklık ettim; faydasını, dikkat çektiğini gördüm, çok memnunum. Kiralık Aşk kitap kulüpleri kuruldu. Neruda’yı okudu gençlerin hepsi internetten. Aşk ve Gurur’un baskısı bitmiş. İnce ince bir şeyleri vermeli diziler, seyirci buna aç. Bir Orhan Veli şiiri okutmaktan daha keyifli ne olabilir? 20 kişiye kitap okutsanız kardır. O anlamda çok memnunum.

Eğlence dünyası ve kültür sanat dünyası diye bir ayrım var. Kültür sanat sanki anlaşılamayan ütopik bir şey, eğlence ise avam bir kelime gibi. İngilizcesiyle ‘entertainment’ diye geçince daha havalı oluyor, Türkçesi hatta goygoy diye geçiyor galiba. Koca bir sektör halbuki ‘entertainment’ yani eğlence sektörü.

Bir dönem çok goygoy yapıldı, çok sığlaştırıldı ya. Maalesef bizde de ne kadar okumaya, araştırmaya, bir şey yazmaya, düşünmeye zorlanıyor ki çocuklar? Sadece ezbere ve teste dayalı bir eğitim sistemiyle devam ediyoruz. Düşünmüyorlar düşünmeye zorlanmıyorlar, halbuki zorlanmalılar ki var olsunlar. Ama sosyal medya başardı bunu. Sosyal medyadaki Ekranella, Raninitv gibi oluşumlara çok seviniyorum. Herkese yazma özgürlüğü getirdiler. Herkes görüşünü paylaşıp, yazabiliyor metin olarak; çok önemli bence, gazetelerin eksik bıraktığını sosyal medya tamamlamış oldu.

ORTAKS YAPIMI OĞLUMA VE KIZIM GİBİ OLAN SAĞ KOLUMA DEVRETTİM

D Productions’a gelirken Kiralık Aşk’ın yapım şirketi olan Ortaks’daki göreviniz ne oldu?

Ortaks’daki görevimi devrettim; oğlum Mehmetcan Yüksel ve kızım sayılabilecek sağ kolum Melda Perahya Yalçın’a. Artık yapımcı onlar. Biri 36, biri 38 yaşında.

36 yaşında çocuğunuz mu var? Çok erken doğurmuş olmalısınız. Belki o zaman çok zorlandınız ama..

Hiç zorlanmadım. Hayatta yaptığım en doğru şey çocuk; ben de çocuktum, anlamadım bile.. Liseden ‘77 mezunuyum ben, o zaman ihtilal öncesi, üniversite okunmaz halde. İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazandım, gidemedim. Sonra rahmetli babaannemle birlikte Londra’da çeşitli okullar seçildi, psikoloji okumaya gidilecek derkeen.. Dedim ki evleniyorum. Bizimkiler karalar bağladı. Evlendim ve hemen çocuk yaptım. Birlikte büyüdük oğlumla. Ondan sonra 24 yaşında idolüm, reklamcı Nazar Büyüm’le çalışmaya başladığımda, “Üniversite okuyacağım, bu içimde yara,” dedim. “Aman iyi, oku,” dedi. İki tercih yazdım, birini kazandım; Nazar Büyüm’ün desteğiyle iş, çocuk ve ev birlikte yürüdü. Benim kariyer planlamam 24’ten sonra başladı, anlayacağınız. Mehmetcan da ABD’de reklam ve pazarlama okuduktan sonra geldi, bir iki yerde çalıştı. “Gel yanıma, hem sana iş öğreteyim, hem beraber yol alalım.” Dedim. Hakikaten sağ kolumdur. Melda da 2004’te Kanal D’ye program yaptığımız zamandan beri benimle, ikisi de ortağım şimdi. Buraya gelirken de icazetlerini aldım, “Yapabilir misiniz?” dedim. “Yaparız,” dediler, şirketi onlara devrettim ve geldim.

ÜÇ YAŞINDAYDIM, EVİMİZDE REKLAM FİLMLERİ ÇEKİLİYORDU

Ağabeyim eski reklamcı, en küçüğümüz reklam prodüktörü, diğer kardeşim müşteri temsilcisi bir reklam ajansında. Herkes bu sektörde. Annem “Biriniz de tıp okusaydı,” der. Gerçi ağabeyim siyaset bilimcisi. Grenoble mezunu, sonra Nanterre’de doktorasını yaptı. 82’de AET için çalışırken, Özal’ın kampanyası için reklamcı Ege Ernart’ın Avrupa’dan getirdiği gençlerden biri. Man Ajans’a giriyor ve reklamcı oluyor. Bizim aile standart dışı belki de.. Babaannem 1931 Avrupa Ses Yarışması ikincisi soprano Hüdadat Şakir Turalı, dayı Mehmet Teoman, eniştem İlhan Arakon. Üç yaşındaydım ben, ışıklar kameralar gelirdi, reklam filmleri çekilirdi; öyle bir evin içinde büyüyünce etkilendik herhalde diye düşünüyorum.

Sadece büyükler değil, oğlunuz da aynı sektörde...

Evet ben mesela video effects okusun istedim.Oğlum diye söylemiyorum, ağır yakışıklıdır. “Kamera önü oku, geliştir kendini,” dedim, “Hiç işim olmaz anne,” dedi. “Peki, keyfin bilir,” dedim ben de. O da geldi kamera arkasına.

BİR ÇOK FORMATIN İLKİNİ YAPTIM, KİMSE BİLMEZ

Bu aile ilişkilerini hiç bilmiyordum.

Ön planda olmayı tercih etmedim hiçbir zaman. Çok şeyin ilkini yaptım ama bu durumu hiç kimse bilmez. Sabah Şekerleri, Teke Tek ilk benim yaptığım formatlar mesela. Atv’nin ilk gündüz yayınlarının genel yönetmeniyim. İsmim bilinmez.

İnsan yetiştirmek peki?

En sevdiğim şey. Geçen gün bir koçla konuşuyorduk, “Ne kadar ekipçisiniz,” dedi, “Eski basketçiyimde ondan,” dedim. Ekip oyununa inanıyorum. Bizde bir işi çıkarırken yaratım safhasında 15 kişiyle başlıyorsunuz, iş çıktığında arkasında 70 kişi oluyor. Her biri ayrı değer, her biri ayrı bir işi gerçekleştiriyor.

1 2 3 4
Elçin Yahşi
06/03/2016 16:25
YORUMLAR




DİĞER HABERLER