Olay New York City’ye epey yakın Yonkers şehrinde geçiyor, yıl 1987. David Simon ve yönetmen Paul Haggis (Crash, ayrıca eski Scientologist) es geçiyor ama 1980’den 1985’e kadar Yonkers’da ciddi bir hukuk savaşı var, bu savaşın ağır tortusu kentin üzerine çökmüş durumda. Siyah aktivistler bıkkın, beyazlar öfkeli, politikacılar nerede duracağını bilemez halde.
1985 yılında yargı Yonkers şehrinin kasti bir şekilde siyahlarla beyazları ayırdığını, ayrı yerlerde yaşamaya mahkum bıraktığına karar veriyor.
Dizinin geçtiği 1987 yılında da federal yargıç, Yonkers’ın daha kalburüstü ve tarihsel olarak beyazların oturduğu kısmına ucuz toplu konut yapılmasına karar veriyor. Belediye bu karara uymadığı sürece her gün 100 dolardan başlayarak katlanan bir ceza ödeyecek ve kısa süre içinde Yonkers iflas edecek.
Nick Wasicsko sevecen, tatlı, 28 yaşında, insanın kolayca iletişim kurabileceği bir belediye meclis üyesi. En azından Isaac onu bu şekilde canlandırıyor. Ama tam da güvenilmez bir tarafı var; kaytan bıyık bırakan erkeklere insan gözü kapalı inanmaz sanki.
Yıllardır Yonkers’ı yöneten belediye başkanına karşı seçime giriyor. Kendisinin bile şaşırdığı bir şekilde, Jim Belushi’nin oynadığı eski belediye başkanı Angelo Martinelli’yi yeniyor, tam da taban hareketiyle seçimi kazanıyor. Milletin dalga geçtiği bir adaydan ciddi bir politikacıya dönüştüğü an bir sahnede muhteşem özetleniyor: Bir sokakta aniden insanların onu destekleyen pankartlarını kendi kendine yapıp astıklarını görüyor.
Paul Haggis bize tıpkı Crash benzeri çok karakterli hikaye sunuyor. Daha ilk dakikalarda bunun bir yukarıdakiler-aşağıdakiler çatışmasını olduğunu anlıyoruz. Helikopter pilotuna Yonkers talimatı veriliyor ve birileri tepeden nereye ev yapılacağına, nerede oturulacağına karar veriyor. Aşağıdakiler ise kendi dertleriyle, hayatlarıyla meşgul.
Bir yanda Skip var: Uyuşturucu satıcısı olmaktan kurtulup okula dönmeyi, kendisini işe sokacak bir bölümde okumayı umut ediyor.
Hemşire Norma giderek görme yeteneğini kaybediyor, evinin zilini ojeyle işaretliyor, kırmızı fark etsin diye. Sadece bu sahne yüreğimi sıkıştırmaya yetti.
Carmen’in oturduğu toplu konut binalarının asansöründe uyuşturucu alışverişi yapılıyor. Çocuklarına iyi bir gelecek sunmakla, ülkesine dönüp yeniden başlamak arasında kararsız.
Rolünün kalan dört bölümde daha da büyüyeceği belli Mary Dorman (Catherine Keener oynuyor) ve çiçeği burnunda belediye başkanının aşk yaşamaya başladığı Winona Ryder karakteri de diğer roller.