Olmak değil kalmak
Bu sezon Francis Underwood başkanlık koltuğuna oturmuş yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Ama ne sağlamlaştırmak. Oval Ofis’e çimento döküp hayatının sonuna kadar orada kalmak niyetinde. Önünde seçimler var, rakibi güçlü bir kadın ve ezeli düşmanları Ruslar da sahnede... İşler Underwood için pek de onun istediği şekilde gitmiyor.
Amerika’nın başkanı da olsan elin kolun bir takım meselelerle o kadar bağlanıyor ki dar alanda kısa paslaşmalar yapmak zorunda kalıyorsun. Bu sezon gördük ki aslında başkan olmak değil zor olan. Başkan kalmak... Yani başarıya ulaşmak da değil, başarılı kalabilmek.
Artık hırs o kadar yüksek noktalarda ki bu kötülüğün tatmin edici taraflarını görmekte zorlanıyoruz. Yeter artık değil mi? Ne yapacaksın bundan sonra dünyayı mı ele geçireceksin; Superman mi olacaksın?
Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın metaforunu da yerle bir ediyor bu sezon. Claire artık nerede duracağını bilemeyen bir karakter haline geliyor. Kendi hırslarıyla, kocasının hırsları arasında kararsız kalıyor. Başarılı bir kadın olmak için ant içmiş, misyonunu bu şekilde oluşturmuş bir proje bebek olan Claire dağılıyor. Çünkü o artık kocasının yanında bir figür ve gelebileceği en üst seviye olarak da First Lady’lik sunulmuş. Eş konumundan başarılı, yersen tabii.