Pelin yavaş yavaş değişirken-aslında kendi olmayı öğrenirken- dörtlü kız grubu da hep yanında tabii ki. Ben Bala Atabek’e bayılırım. Beni Böyle Sev’in en sevdiğim karakterlerindendi. Ve böyle minnoş, tatliş bir görüntüsü var kafamda, silinebilemez. Dilşad Şimşek ne kadar güzel bir kadınmış, daha önce keşfetmediğime yandım. Ve fakat, özel bir parantezi mutlak hak eden bir kişi daha var ki, kız grubunun Neşe’si. Öznur Serçeler canlandırıyor. Fragmanda “Yedi yıllık ilişki mi olur be, konut kredisi gibi!” repliğini duyduğunuz o kişi, Neşe işte. Aman Allah’ım, beni felaket güldürdü. Oradan oraya atlayıp, girdiği tripleriyle beni de, salonu da-ki salon full doluydu- bayağı iyi yürüttü. Öznur Serçeler’i böyle bölük bölük hatırlıyorum, almışım hafızama ama şüphesiz, ismi geçince aklıma gelecek olan rolü Neşe olacak.
Niye gidin siz bu filme? Çünkü her şey dozunda. Aşk da, öfke de, eğlence de, yanda işlenen konular da. Baymadan, yormadan aktarılmışlarla dolu. Tipik bir romantik-komedi aslında fakat bir sıcaklığı var. Farkı, samimiyetle farksız olması bence. Hatta şöyle söyleyeyim, abartmıyorum, ilk yarı bitip ışıklar yandığında, ayakkabılarımı çıkarmış, bacaklarımı altıma toplamış, evde film izliyormuşum havasına girmişken yakaladım kendimi. Öyle bir samimiyet geçti bana. Kullanılan mekanlar, kostümler karakterlerin duygu durumları ile birlikte şekilleniyor, ki çok severek farkına vardığım bir ayrıntı oldu bu. Hande Doğandemir ve Şükrü Özyıldız, partner olarak seyir keyfi epey yüksek bir çift çıkarmışlar. Hande Doğandemir, o uçarı Pelin’i çok ama çok güzel yansıtmış. Şükrü Özyıldız zaten filmi merakla bekleyip, daha ikinci gününde koşa koşa gitme sebeplerimden. Burak’ın bilinçli serseri modu üstüne cuk olmuş. Özcan Deniz ve Kado karakterini, yaklaşık 10 dakika görünmesine rağmen, aklımın bir köşesine kaydettim, ara ara çıkarıp güleceğim ona. Aralarda kırmızı dolgusuyla giren, duvar yazısıyla kamyon arkası yazısı arasında kalmış cümleler, tek bir nokta ile dev şeyler anlatılabildiğinin kanıtı. Keyif dolu 105 dakika geçirmek için ideal bir seçim olur, diyorum ben eğer sıkı bir romantik-komedi severseniz. Olumsuz bir eleştirisi hiç mi yok, o kadar mı harikaydı derseniz, bana göre yoktu efendim. Benim izleyici olarak olması veya olmamasına özellikle dikkat ettiğim, senaryonun kopukluğu, duygu geçişlerinin aktarımı gibi kısımlarda hiçbir sıkıntı yoktu çünkü. Andaç Haznedaroğlu’na ve emeği geçen tüm ekibe, koskocaman sevgiler ve alkışlar. Uzun lafın kısası, çıkın çıkın gidin anacım, pişman olmazsınız.