Haftanın Annesi’nin katılımcıları çoğu yarışmada olduğu gibi birbirlerinin açıklarını ortaya çıkarmak ve bel altı vurmak için fırsat kolluyor. Örneğin bir yarışmacı diğerine puan verirken “Evinin çok derli toplu olduğunu gördüm bu yüzden çocuğuyla çok oynadığını düşünmüyorum. Çocukla iletişim puanım 1,” diye bir açıklama yapabiliyor. Arkadaş bu ne hainliktir? Kadının evinin toplu olması ayrı, olmaması ayrı kabahat. Kimse kimseye yaranamıyor. Hani siz anneydiniz? Koşulsuz sevgi, fedakarlık falan gibi olaylarınız olması lazım? Aslında bana göre başınızın üzerinde hare varmış gibi ortalara çıkarken her insan gibi güvensizliklerinizin ortaya dökülmesinde hiçbir sorun yok ama yapımcıların hiç de bunu hedeflediğini sanmıyorum.
10 Ekim günü yayınlanan programda yer alan, 36 yaşındaki Rukiye Hanım programda “14 yaşında bir evlilik yaptım çocuğumu 15 yaşında kucağıma aldım. İkinci çocuğumu 25 yaşımda doğurdum. İlk çocuğumu doğurduğumda küçüktüm bir şey anlamadım. Ben de çocuktum,” diyerek hikayesini anlatıyor. Sunucu Yeşim Hanım “Erken yaşta evlenmeyi başkalarına önerir misiniz?” diye sorduğunda, bunu çok yanlış bulduğunu ve kesinlikle tavsiye etmediğini söylüyor. Rukiye Hanım, 21 yaşındaki oğlu Abdullah’ın orta birden terk olduğunu ve oğlunun çalışmadığını da belirtiyor. İşte o zaman diğer yarışmacılar birer panter kesilip oğlunun bu halde olmasının sorumlusunun Rukiye Hanım olduğunu söylüyorlar. Çünkü onlar pek modern, çünkü onlar pek becerikli. İki çocuk doğurdukları için arkalarına yaslanıp tüm dünyayı yargılama hakkına sahipler. Ebeveynler çocuklarında kendilerinden bir parça görmek ister, onların hayatının eseri olarak görürler, rüyalarını onların üstüne kurarlar; anladım. Bununla birlikte oğlunun başarısızlığının tek suçlusu kendi çocukluğunu yaşayamamış bu kadın mıdır?
Rukiye Hanım’ın hikayesi, her şeyin modern, tek tip, gıcır gıcır yeni olduğu, havuzlu, AVM’li sitelerde, pek kutsal, pek düzgün aile hayatlarının nasıl sapır sapır döküldüğünü görmek için bence harika bir örnek. Bize şişire şişire satmaya çalıştığınız hayatın hiçbir sağlam temeli yok.
Belki de daha çok insanın çocuk yapmasını istiyorsanız bu yüksek standartları düşürmeli ve kadınları seksen tane ayrı kategoride yargılamayı bırakmalısınız. Çocuklar kendilerini yolun ortasına atmadığı sürece bir şekilde büyüyorlar çünkü. Ne annelere tapalım ne de çocukların zayıflıkları ve başarısızlıkları yüzünden onları suçlayalım. Konuyu bu kadar abartmasak belki de mutlu çocuklar yetiştirebileceğiz. Mükemmel olmasalar da olur.