Doğası gereği saplantılı bir insanım. Bir kelimenin peşinden yıllarca giderim, bir cümleyi kendime otuz sene dert edinirim. Atilla Atalay’ın bir hikâyesi vardır mesela, yıllar önce ilk bilgisayarımda kitaptan baka baka yazıp, ilk printer’ımda bastığım kâğıt hala cüzdanımdadır, arada çıkarır okurum, bazen yanıma koyar öylece dururum. Yazının da ismini söylemiyorum, benden başka kimse okumasın diye. Saplantılı bir insan olduğumu söylemiştim, bir de cümleler benim için her şeydir. Bütün bu bilgiler ışığında, en sevdiğim dizinin Poyraz Karayel olması elbette normal. Çünkü evet, bir sürü olaylar, çekimler, aksiyonlar var biliyorum, ama bu dizinin derdi aslında cümleler. Tek bir replik bile mi boş geçilmez bir dizide, geçilmiyor. Bir cümle bile mi laf olsun diye kurulmaz, kurulmuyor. En sevdiğim Poyraz Karayel repliklerini sıraladım bu vesileyle, en çok da kendime güzellik olsun diye.
Albay: Ülkemiz çocuklarına iyi davranmıyor.
Poyraz: Bu da ne biçim ülkemiz be?
İnsanın ülkesine kırılan kalbini bundan daha güzel anlatan cümle daha duymadım ben. Çünkü en yakın arkadaşını sever gibi seversin bazen ülkeni, onun seni sevmediğini düşününce de kalbin aynı yerden kırılır. Üzülürsün, diyemezsin. Başkasını bulurum dersin, yapamazsın. O seni sevene kadar derman bulamazsın. Hoş geldin kırık kalpler.