Olaylar ise herşeyin ve herkesin birbirine bağlandığı küçük bir kasabada geçiyor. Bir muhasebeci, kendisine zam yapmayan patronuna duyduğu hınçla bir kaçırma tezgâhlıyor ve sonunda işler kontrolünden çıkıyor. Tıpkı Fargo’nun zekice yazılan olay örgüsündeki gibi insanoğlunun üç kuruş para uğruna neler yapacağını sonradan da kendini nasıl haklı çıkarmaya çalışacağını izliyoruz. Yine son dönem polisiyelerde sıkça gördüğümüz üzere suçluların kimliğinin bilinmesi dizinin heyecanından bir şey eksiltmiyor. Bu heyecanın sürmesinde oyuncuların da payı büyük. Başroldeki Sarah Lancashire elbette göz kamaştırıyor ama her şeyi eline yüzüne bulaştıran ezik muhasebeci rolündeki Steve Pemberton, bir yandan gayrimenkul işi bir yandan da hasıraltından uyuşturucu kaçakçılığı yapan ve her sorundan bencilce yırtmayı beceren bir suçlu rolündeki Joe Armstrong ve İngiliz bir Kıvanç Tatlıtuğ James Norton da göz dolduruyor. Psikopat Tommy Lee Royce’u canlandıran Norton, özellikle oğlunun anneannesiyle yaşıyor olmasıyla ilgili konuştuğu sahnede yeteneğini konuşturuyor. Bu sahne ayrıca, dizinin temel derdini, yani “iyi adam” yetiştirme koşullarını masaya yatırıyor.