SMS işin tam anlamıyla yarışma kısmının dışında, ne olduğu belli olmayan bir durum oluşturuyor. Bir oyun sonrası Berna’nın “Üç oyun kazandım ama yine de açım,” demesini akıllara getirelim hemen. SMS yarışma ruhuna aykırı, heyecanı ortadan kaldıran, haksızlığa yol açan bir durum. Sadece cebe para atma amacı taşıyan bir şey. Hatta her yarışmacının neredeyse her hafta farklı farklı sonuçlarla sıralamada yer almasını ise “mağduriyet ve davranışlar”la açıklamak mümkün. Zira şu an görünen o ki, performans bu yarışmada hiç mi hiç önemsenmiyor. Hasan’ın 1. olmasına da kanmamak gerek. Bir daha gönüllüler konseye gelirse, gideceklerden birisi olabilir. Tek şansı Bozok gibi antipatik bir karakterin orada olması.
Son noktada bu durumdan çıkabilmenin tek bir yolu var. En azından önerebileceğim tek yol bu. Elbette format gereği böyle bir şey mümkün olmayacak ancak üç hafta boyunca, elinde olmayan koşullardan ötürü de olsa kılını kıpırdatmayan birisinin oyunda böylesine etkili olması acı veriyor. Özellikle Anıl’a karşı bir şeyim yok fakat dediğim gibi yarışmanın mantığına aykırı. Peki, ne yapılabilir? Öncelikle ilk kural o hafta boyunca hiç yarışa çıkmamış (kazanıp, kazanmaması fark etmez) bir yarışmacının SMS’te birinci olsa bile bu hakkının geçerli olmaması ya da isim söylememesi kuralıyla bu durum ortadan kaldırılabilir. Böylece oyunlarda yarışmış olmayı teşvik edeceği gibi, birinci olmanın en azından bir değere, bir ruha verildiğini de görmüş oluruz. Yoksa bu şekilde pek de oyundan tat alınmıyor!