Dün Gece Karagül’ün 100. bölümünü seyrettim. Bir kere daha hayran olarak. Sanki dördüncü sezonda değillermiş gibi harika sahneler çekmelerine, harika diyaloglar yazmalarına, harika performanslar çıkarmalarına bir kere daha hayran olarak… Sevdiğim, uyuz olduğum, haykırarak güldüğüm, kızdığım, bütün karakterlerini neden sevdiğimi dün gece bir kere daha pekiştirerek anladım. Karagül bir televizyon dizisi olmasının yanı sıra kocaman bir aile ruhu taşıyor çünkü. Karagül, ailemizin tüm fertleriyle kâh gülerek, kâh kızarak, kâh küserek süre giden yaşantılarımıza ayna gibi çünkü. Et tırnaktan ayrılmaz ya o hesap… Ne kadar kızarsak kızalım ailemizle akşam sofranın etrafında toplanmamız gibi Cuma akşamları ekranın karşısında toplanmamız bu yüzden.
Naçizane hayatıma etkilerine gelirsem eğer; 2008’den bu yana, önce Ekşi Sözlük’te sonra bloğumda kendi halimde dizi yorumları yaparken Ekranella’ya yazmaya başlamam da Karagül ile oldu. Karagül seyrederken ağır bir tedavi süreci geçirdim. Kimi zaman rahatsızlığımdan dolayı ÖzetliYorum yazmadığım bölümler oldu. Karagül seyircisi birkaç hafta benim yerime ÖzetliYorum bile yazdı. Karagül seyrederken oyuncularıyla, senaristleriyle, teknik ekibiyle, izleyicisi ile aile gibi oldum. İki kere setlerine gittim ikisinde de ekipten biriymişim gibi ihtimam gördüm. Karagül ekibi aile mefhumunu hem yaşayan hem de yaşatan bir ekip çünkü. 100 değil 300 bölüm çekseler heveslerini, amatör ruhlarını kaybedeceklerine ihtimal dahi vermem. Kendileri bilmez lakin, misal Karagül; benim hayatımda ‘en özel ilk’lerimi yaşadığım bir dönemi getirdi bana. Gönül bağımı anlatmaya kelimelerim kifayetsiz sizin anlayacağınız.
100. bölüme elbette ki ÖzetliYorum yapacağım ama birkaç kere daha seyrettikten sonra. Bir kere seyretmek bu bölümün hakkını vermeye yetmez çünkü. ÖzetliYorum yazmadan Karagül’e bunları yazmasaydım aileme ihanet etmiş olurdum. Sevgili Şükrü Avşar, Erkan Birgören ve Murat Saraçoğlu başta olma üzere tüm ekip; İyi ki varsınız. Her birinizin emeğinize yüreğinize sağlık…