5) Dışarı ile iletişim: Kavgaları en coşturan hareket, dışarıdan alınan bilgilerdir. İlk BBG’de taksiye çıkarlardı, müşterilerden kim kimin dedikodusunu yapıyor, kim çılgınca yalan söylüyor, dışarıda kiminle ilgili skandallar patladı öğrenip öğrenip, eve gelince konu ile ilgili hır çıkarırlardı. Tabii dışarı ile iletişimin bir şahane yolu da, çıkan yarışmacıların arasından en çok oy alanların içeri geri girmesidir. Dışarı çıktığı an her işi gücü boş verip, evde o güne kadar yaşanan her saniyeyi tekrar tekrar izleyip kin, öfke ve intikam duygularıyla dolan yarışmacımız, içeri girdiği andan itibaren tek tek hesap sormaya başlar ve biz de mutluluğa doyarız. Survivor’da bunun olmaması çok acıklı maalesef, en azından bir geri dönüş olsa iyi ama tabii yiyip içip kendine gelmiş yarışmacının geri gelmesi de olmaz. Ütopya ise bu konudaki en rahat yarışma, dışarı ile iletişim adeta sınırsız. Hayranlardan gelen pastalar, bisikletler mi istersiniz, evi ziyarete gelen izleyiciler mi. Demet Akalın bile Semih’e imzalı CD gönderip dahil oldu konuya, o derece.
6) Bir tane entelektüel görünümlü, bir tane şakacı yarışmacı: Eray ve Melih destekçileri olarak ikiye bölündüğümüz o günlerden beri böyledir, bir yarışmacı çok efendi durur, bir tanesi daha afacandır ve insanlar bu ikisinin etrafında öbeklenir, onun ekibi olurlar. Eray’ın ‘yüz tane kitap okudum ben arkadaşım’ seviyesinde bir entelektüel birikimi vardı hatırladığım kadarıyla, Melih ise 18 yaşında neşeli bir gençti. Ütopya’daki Semih-Tuncay ekipleri de bunun aynısı değilse sorarım bir nedir? Tuncay’ın Mucizeler Okulu diye bir alan yaratıp içine kitapları doldurması, mütemadiyen şiir yazması ve hamakta kitaplarla görünmesine karşın, Semih’in tam manasıyla sağda solda takılan ve temelde öylece duran bir insan olmasıyla ekipler ikiye bölündü. Ekipler ne kadar kapışırsa, o kadar neşelendiğimi söylemeye gerek duymuyorum artık tabi.