Setler hiyerarşik yapılar. Alt kademelere indikçe de, ezen-ezilen ilişkisi ortaya çıkar. En az kazananlar her zaman daha çok çalışanlardır. En itilen kakılan ve üzülen onlardır. Geleceğin son derece belirsiz olduğu bu sektörlerde işinin devamını sağlamak isteyen set işçileri de genelde güçlünün yanında olmayı tercih eder. Dolayısıyla dayanışma beklemek zordur. İşin doğası gereği fiziksel güç kullanıldığından ağırlıklı olarak erkekler egemendir. Genellikle de kadınlar setlerde en çok hakaret ve tacize uğrayanlardır. Bununla birlikte kadınlar arasında da bir dayanışma görmek pek mümkün değil. Kadınların birbirlerinin kuyusunu kazdığını, ölesiye rekabet ettiği bir dünya vardır orada. Bu da çalışma hayatlarının çoğunu ezilerek geçirmelerinden kaynaklanıyor olsa gerek.
Yaratıcı sektörler genç insanlar için çok renkli ve heyecan verici, bu dünyanın parçası olmak, kenarından tutunmak istemeleri çok normal. Özellikle meslek hayatının başında, işin büyüsü insanın gözünü kör eder. Kabul edilmek için düşük maaşlara, gayri insani koşullara razı olurlar. Bunu da sektörün normali olarak görürler. İyi işlerin nedense ille eziyet çekilerek ortaya çıktığı yönünde yaygın bir inanç da vardır. Bu kadar işsizliğin olduğu, rekabetin de acımasız olduğu bir sektörde ilerlemek için çoğu zaman kimse sesini çıkaramaz. O yüzden çoğu prodüksiyon çalışanı ve bazı oyuncular, paralarını almadan, hakaretlere, kimi zaman tacizlere maruz kalarak hayatlarını devam ettirmeye çalışırlar.
Haftalık çalışma süresi 45 saat olmasına, günde 11 saatin aşılmaması, gece çalışmalarının ise 7.5 saati aşmaması gerektiğine rağmen, set çalışanları kimi zaman hiç uyumadan iki gün çalışırlar. Günde zaten 12 saatten aşağı çalışmak mümkün değil. Yasaya göre ödemekle yükümlü oldukları fazla mesaileri ise elbette vermezler. Bunu gündeme getirenler, işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Eskiden sigorta konusunda da türlü umursamazlıklar söz konusuydu. Birbiri ardına setlerde kazalar olunca, Çalışma Bakanlığı müfettişler yolladı. Böylece sigorta konusunda hassasiyet gösterilmeye başlandı. Yaklaşık olarak 25 hafta çalışılan dizilerde, en iyi yapım şirketleri çalışanları asgari ücretten sigortalıyor ve geri kalan maaşını elden veriyor. Ya da çalışanlar kendi sigortalarını yaptırıyorlar. Şirketler, isteğe bağlı olarak sigorta yapılmasını, geri kalanını ise çalışanların tamamlamasını istiyor.
Yaratıcı işler, ancak çalışanların kendilerini güvende hissettikleri, özgür ve adil ortamlardan çıkabilir. Adil şartlar sağlandığı, ayrımcılık ortadan kalktığında, koşullar iyileştirildiğinde bu iş kalitesine de yansıyacaktır. İşverenler çalışanların maaşlarını zamanında ödediğinde, haklarını gözettiğinde kim olduğu bilinmeyen vasıfsız elemanlarla da çalışmak zorunda kalmayacak.
Sağlık ve güvenlik standartlarına da ancak endüstride herkesin üzerine düşeni yapmasıyla ulaşılabilir. Bu da yükümlülük ve sorumlulukları kabul etmekten ve yasalara uymaktan geçer. Yapım şirketleri, nasıl en iyi hikâyeyi anlatmakla, en iyi dramatik yapıyı kurmakla, en iyi oyuncularla çalışmakla ve en iyi kalite görüntüyü sağlamak konusunda iddialılarsa, adil ve güvenli bir çalışma ortamı yaratmak konusunda da aynı hassasiyeti göstermekle yükümlüdür.