Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Yeryüzü meleği
Sezon: 2 Bölüm: 62

Hepimiz bu dünyaya bir misyon yüklenmiş olarak geliriz. Hepimizin aslında bir görevi ve hayata geliş amacı vardır. Kimimiz uzun bir süre bu amacı arar, anlamaya çalışırız. Kimimiz de amacımızı anladığımızda onu yerine getirmek üzere var gücümüzle çalışırız.

Ben dünyaya geliş amacımı, kendi yaşadığım bir travma sonrasında keşfettim mesela… Etrafınızdaki çoğu insana sorun hayatındaki büyük değişimler mutlaka yaşadıkları bir travma sonrası gerçekleşmiştir.

Hepimizin hayatında “melek gibi” dediğimiz insanlar olmuştur. Şimdi size onlardan bahsetmek istiyorum. Kiralık Aşk ile ne alakası var demeyin. Okudukça anlayacaksınız☺ Ayrıca ben, Kiralık Aşk’ın da melekleri olduğuna inanıyorum biliyorsunuz^.^

Hayatımıza girdiği anda dokunduğu her şeyi iyi anlamda değiştiren, dönüştüren insanlar vardır. Kimi zaman arkadaşımız, kimi zaman akrabamız, kimi zaman da sevgilimiz… Bazıları kısa bir süre için girer; görevini tamamlar ve gider. Bazıları ise ömür boyu bizimle kalır. Hayatımızı aydınlatır, güzelleştirir… Hem bizi hem de hayatımızı değiştirir.

Biz onlara “Yeryüzü Meleği” diyoruz. Her zaman şefkatli, her zaman iyi kalpli ve her zaman merhametlidirler. Kocaman yürekleri ve herkese yetecek kadar sevgileri vardır. Hiçbir zaman kötülük düşünmez, her şeyin ve herkesin iyi tarafını görürler.  Hep sevgiyle bakar, hep sevgiyle kucaklar ve hep çözüm üretmeye çalışırlar. Yeryüzü melekleri melek olduklarını bilmezler. Yaptıkları hiçbir iyiliğe karşılık beklemezler. “Melek gibi” tabiri bu insanlar için söylenmiştir.

Kimden bahsettiğimi herhalde hepiniz anladınız değil mi? Tabii ki Defne’den bahsediyorum. Saflık derecesinde iyi olan güzeller güzeli Defne’den… Peri kızı Defne’den…

Bizim buz şelalesi Sinyor Ömer İplikçi’yi ne hale getirdiğine baksanıza. Sadece Ömer’in değil etrafındaki herkesin hayatını az ya da çok değiştirdi Defne. Üstelik bunu farkında olmadan, kendini hiç yormadan ve tamamen içinden gelerek yaptı. Bazen sadece kendi olduğu için bazen de karşısındaki insan için emek verdiğinden…

Defne’nin hayatına dokunduğu ve dönüştürdüğü son kişi Pamir oldu. Pamir’in olduğu insandan başka bir insana evrilmesi için Defne’nin sadece kendi olarak kalması yetti. Hani parmağını bile oynatmadı desem yalan söylemiş olmam yani☺

İtiraf edeyim Defne’nin ailesini ziyaret eden Pamir’den böyle bir davranışı hiç beklemiyordum. Fırsatçı Pamir yine bel altı vuracak ve durumdan kendine pay çıkaracak diye düşünüyordum, ama ters köşelere fırlatıldım sevgili okuyucu☹ Ha sevinmedim mi? Bayıldım☺ Her ters köşe keşke böyle olsa☺ Peki içimde bir şüphe var mı? Vallahi var. Pamir bu! Her an her şeyi yapabilir. Yine de Pamir’in bu tarafını görmek çok iyi geldi. Ben Pamir’in Defne’nin ailesi ile olan diyaloğundan daha çok Lara ile olan iletişimini sevdim mesela.

Bundan önceki yazımda da yazmıştım. Fırsatçı Pamir’e ne kadar sinir oluyorsam; Seda ile konuşan Pamir’e de bir o kadar bayılıyorum. Bu hikâyede Defne ve İso ya da Ömer ve Sinan kadar olmasa da Seda ve Pamir’in dostluğu da bana çok sıcak geliyor; kendimi iyi hissettiriyor.

Pamir’in Ömer’le yaptığı konuşmaya inandım mı? Bilmiyorum. Emin olamıyorum, ama emin olduğum bir şey var. Bu konuşma Ömer’in kalbindeki kilitlerden birini daha açmasını sağladı.

Ben affetmenin karşımızdakine değil kendimize yük olduğunu düşünenlerdenim. Affettiğimiz insanların da hayatımızda eskisi gibi kalmaları gerekmediğine inanırım. Yani bize ne yaşatmış olurlarsa olsunlar kendi içimde onları affetmekten yanayım. Nitekim öyle de yaptım. Bir reiki hocam vardı. Affetmemeyi bize şöyle anlatmıştı: Çok bilinen bir hikâyedir. Bir öğretmen öğrencilerine affetmenin faziletlerini anlatır, ama öğrencilerin hepsi itiraz eder. O zaman öğretmen der ki “Yarın hepiniz sırtınızda bir çuvalla okula geleceksiniz. O çuvala affetmediğiniz her kişi için bir patates atacaksınız ve o çuvalı ne olursa olsun sırtınızdan hiç indirmeyip ömür boyu taşıyacaksınız.” Affetmemek sırtımızda bir yüktür; kurtulmadığımız sürece hep taşıyacağımız bir yük…

Ömer sonunda sırtında taşıdığı patateslerin hepsini birden bıraktı. Sabah herkes evinde toplandığında bir köşeye geçip onları seyretmesi, sevgiyle bakan gözleri öyle etkileyiciydi ki… Birini affettiğinizde isterseniz ona karşı mesafenizi yine koruyabilirsiniz. Hem sırtınızdaki, hem kalbinizdeki, hem de beyninizdeki ağırlıklardan kurutuluyorsunuz öyle düşünün. Sonrasında ilişkinizi nasıl devam ettireceğiniz size kalmış. Ömer de aynen böyle yaptı. Kurunun yanında yaşı yakmadı… Dedesi ve Neriman’a karşı mesafesini korumaya devam edecektir, ama diğerlerine de bambaşka gözlerle bakacaktır ki öyle baktığını gördük zaten☺

Leprikon ile ilgili şimdiye kadar bütün Google didik didik edilmiştir eminim☺ O yüzden bir de ben size burada Leprikon’un hikâyesini anlatmayacağım. Doğruyu söylemek gerekirse metaforik olarak bir şey çıkacağını da düşünmüyorum. Sadece anlık bir geçmişe gidiş gibi geldi bana. Sadece şu sözü not etmiştim. Bir efsaneye göre, bir leprikon'a gözlerinizi kırpmadan baktığınız sürece kaçamayacak, ancak gözünüzü kırptığınızda ya da başka yöne çevirdiğinizde, anında yok olacaktır.” Bana neyi hatırlattı biliyor musunuz? “Hayat kısa… Kuşlar uçuyor…” Cemal Süreya bir ömrü özetlemiş gibi sanki… Ve o özette leprikon için söylenmiş söz de saklı. O yüzden hayat değerli ve önemli. Önemsiz ve gereksiz şeylerle tüketmeyin. Keyfini çıkarın! Yaşayın…

1 2
Seyda Yalvaç
28/11/2016 20:51
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR